E-KİTAP PROJESİ®

~ TÜRKİYE'NİN e-KİTAP PROJESİ ~

POPÜLER KİTAPLAR

Diğer Arama Sonuçları...

Generic selectors
Başlıkla Eşleşenler
Başlıklarda Ara
İçeriklerde Ara
Post Type Selectors
Filter by Categories
Bilimsel Makaleler – Murat Ukray
Bir Kitap, 10 Ağaç!
E-KİTAP HAKKINDA
e-KİTAP OKUMA KILAVUZU
e-Kitap Projesi (Yeni Gelişmeler & İleri Teknolojiler - Editoryal)
e-KİTAP SATIN ALMA KILAVUZU
e-Kitap Teknolojileri & Haberleri
e-Kitap Yayınlamak?
En İyi e-Kitap Siteleri
GÜNCEL & GLOBAL HABERLER
HOBİ KÖŞESİ
İndirilecek Belgeler
Kitabımı Yayınlatmaya Başlamadan Önce Neler Yapmalıyım?
Kitabımı Yayınlattıktan Sonra Sahip Olacağım Haklar Nelerdir?
Kitabımın Ebatlarını, İç sayfa ve Kapak tasarımını Nasıl Belirlemeliyim?
Kitabımın Fiyatını Nasıl Belirlemeliyim?
Kitabımın Yayın Sürecinde Karşılaşabileceğim Yasal Prosedürler Nelerdir?
KİTAP & YAYIN DÜNYASINDAN HABERLER
Kitap Ebat ve Fiyatları
Kısaca e-Yayıncılığın Tarihçesi
Online Kitap (Avantajları & Yenilikleri)
Piyano & Gitar Müzik yapma Sayfası
ŞİMDİ YAYINLAMAK İSTİYORUM
YAYINLANMIŞ MAKALELER
Yazarın Telif Hakları
YAZARLARIMIZ

Bir Kitap, 10 Ağaç!

Bir Kitap, 10 Ağaç!

Bir kitabın ilk baskı tirajı, kitaptan kitaba değişmekle birlikte, -ülkemizdeki genel uygulamaya göre- 2000 adettir. Satış kaygısı hesaba katıldığında 1000 veya 500 adet baskı da yapılmakla birlikte, popüler yazar kitaplarının maliyetini düşürerek ucuza satmak için başvurulan yüksek tirajlı baskılar ise bir seferinde yüzbin adete kadar çıkmaktadır.

Biz sıradan bir kitabı (sıradanlığı kitaplığından değil de sayfa sayısı, kâğıt gramajı ve tirajından kaynaklansın) ele alalım.

2000 adet kitap, tanesi ortalama 300 gramdan 600 Kg. eder. Yanisi 0,6 Ton!

Çevre ve Orman Bakanlığı web sitesinde bulunan ve Prof. Dr. Mustafa Öztürk tarafından 2005 yılında kaleme alınan yazıda belirtilen verilere göre;

Bir Ton kâğıt, 2,4 ton odundan yapılıyor. 2,4 ton odun elde etmek için ise 17 yetişkin çam ağacının kesilmesi gerekiyor. O bir ton kağıdı elde etmek için ayrıca 440 ton su ve 7600 kWh elektrik enerjisi kullanılıyor.

Kâğıt elde etmek için atık kâğıt veya az gelişmiş ülkelerdeki gibi alternatif bitkilerden faydalanılması durumunda yukarıdaki hesaplama geçerli olmamakla birlikte, su ve enerji kullanımı ile doğaya zararlı kimyasal madde kullanımı, ağaçtan üretilen kâğıttan çok daha farklı değil. Bu kimyasal madde çeşitlerini öğrenmek veya ağaçların kesilmesinden başlayarak kağıda kadarki yolculuğunun dehşetini yaşamak isteyenler, Çevre ve Orman Bakanlığı web sitesindeki belgeyi (MS Word dokümanı) inceleyebilirler.

Yine aynı kaynağa göre, her yıl dünya ormanlarının %1,3′ü (40 milyon hektar!) kâğıt üretiminde kullanılmakta. Bu da yaklaşık olarak bir İsviçre veya Paraguay yüzölçümüne denk geliyor.

Yani, 2000 tirajlı tek baskıda kalan mütevazı bir kitap basmak demek, doğaya ve insana karşı diğer maliyetlerinin haricinde 10 ağaç kesilmesi anlamına geliyor.

Bu kitaplar ne yazık ki, siz alsanız da almasanız da kitapçılardaki ve büyük marketlerdeki kitap reyonlarındaki rafları süslemeye devam ediyor ve böyle devam etmemesi için de ortada bir neden görünmüyor.

E-Kitap mı? O da ne ola ki? Şimdi ona değineceğiz:

Evrenin Yeni Belleği: Sanal Kitaplık*

“Web, ışıkları yanmayan ve bütün kitapların yerde yığılı olduğu bir kitaplığa benziyor…”
—Gerry McGovern¹

İskenderiye Kitaplığı’ndan, hatta belki de en başından beri, kitaplıklar bellek ile ilişkilendirilmiştir. “Çok sayıda cilt toplanmalıydı çünkü görkemli kütüphanenin amacı insan bilgisinin tümünü bir yere toplayabilmekti. Aristoteles için kitap toplamak bilim adamının çalışmalarından biriydi ve bir ‘anımsatma aracı olarak’ gerekliydi. Öğrencilerinden biri tarafından kurulan kütüphane ise genişletilmiş bir türdü: bu ‘Evrenin Belleği’ olacaktı.”²

Kitap hep bellek taşıyan bir ortam olarak görülmüştür. Bu düşüncenin uçları, Borges’in “Babil Kitaplığı”nın hayali “merkez”lerinden birinde buluşturulabilir.

“Letizia Alvares de Toledo, engin Kitaplık’ın yararsız olduğunu gözlemlemiş: açık söylemek gerekirse, tek cilt, genel düzene uyan, dokuz ya da on kadrata dizilmiş, sonsuz sayıda, sonsuz incelikte yaprağı olan tek cilt yeterliymiş. (On yedinci yüzyılın başlarında Cavalieri, som gövdelerin tümünün sonsuz sayıda düzlemlerin eklentisiyle oluştuklarını söylemişti.) Gerçi bu ipeksi vade mecum’u taşımak kolay olmazdı: görünen her sayfa benzerlerine açılırdı: düşünülemeyen orta sayfanın da arkası olmazdı.”³

Kitap ile bellek ilişkisi, kağıdın kaynağına, ağacın dokusuna, köklerine dek sürülebilir. Boş kağıdın, orada yazılı olabilecek her şeyin muhtemel toplamını içerdiğini ileri süren yazarlar çıkmıştır. Bu “toplam yazı”nın evrenin ta kendisi olduğuna inanan tarikatlarla doludur tarih: Tanrı, geçmişin, bugünün ve geleceğin belleğini taşıyorsa, evreni yarattığı alfabe belleğin toplamına eşit ve sonsuzdur.

Kitap, bellek olarak kağıt ortamını kullanan bir bilgi mekânıdır. Basılı yazının çizgisel ve artzamanlı mekânı. Kitabın, bellek olarak kağıttan daha “yumuşak” bir ortamı, “bit”lerin⁴ elektronik ortamını kullanan yeni bir türü, yazının bu kez ne çizgisel, ne de artzamanlı olan bir başka mekânını ortaya çıkartmıştır: elektronik kitabın bilgi hipermekânı.

Ağaç dokusundan silisyum temelli silikon çiplere kitabın yaşadığı bu dönüşüme, kitaplıkların dönüşümünün eşlik etmemesi düşünülemez. Aslında kitaplıklar elektronik ortamla kitaplardan daha önce tanışmışlardır. Kitaplık düşüncesinin doğuşundan beri çok çeşitli konuda çok sayıda kitabı okuyucu için erişilebilir kılmak adına geliştirilen katalog, kart vb. arama sistemleri, enformasyon ve iletişim teknolojilerinin sunduğu kapsamlı, hızlı ve esnek sınıflandırma yeteneklerinin çekimiyle yavaş yavaş elektronik ortama taşınmıştır. Katalogları ve arama motorlarını elektronik ortama aktarılan kitaplar izlemiştir.

Birer enformasyon mekânı olan kitapların mekânı olarak Kitaplık, enformasyonun mekânsal metaforu olmanın da ötesinde saf enformasyon mekânı haline dönüşmeye başlamıştır. Enformasyon dolaşımı üzerine kurulmuş, maddesel-olmayan, akışkan ve esnek bir ağ mekânı.

Elektronik kitaplar ve sanal kitaplıklar, yazılı kültürümüzün yeni bir evresine mi işaret ediyor, yoksa bitişine mi? Bu soru farklı bağlam ve niyetlerle bir çok kez sorulmuştur. Henüz cevabı belli olmayan bu sorunun çözümü, belki de gizlediği değişim göstergelerinde yatmaktadır.

“Sözel olandan yazılı olana –Sokrates ve izleyicileri tarafından uyarıyla karşılanan- tarihsel geçiş, entelektüel işleyişin kurallarını da tamamen değiştirdi. Yazılı metinler dolaşıma sokulabilir, incelenebilir ve notlarla zenginleştirilebilirdi; bilgi istikrarlı bir temele oturabilirdi. Yazılı olandan mekânik baskıya geçiş ve buna bağlı olarak okuryazarlığın halk arasında yayılışı, çoğu kişi tarafından Aydınlanma’yı mümkün kılan şey olarak gösterilir. Ve şimdi de bilgisayarlar, bir anlamda uygulanmış akılsallığın kusursuz örneği olarak, basılı sözcüğün otoritesini sarsıp, bizi spiralin farklı bir bölgesinde de olsa, sözel kültürleri karakterize eden süreç odaklılığa geri döndürüyorlar.”⁵

Aslında kağıt üzerindeki yazıyla ekrandaki yazı arasında belli bir süreklilik ilişkisi de mevcuttur. İnsanlar bilgiyi gelecek kuşaklar için erişilebilir kılmak için yazıyı, bilgi temelli bir iletişim teknolojisi olarak kullanmışlardır. Antik Yunan’ın “alfabetik zihni”, bir teknolojik paradigma dönüşümünün ürünüdür. “Benzeri tarihsel boyutlara sahip bir teknolojik dönüşüm de 2700 yıl sonra meydana gelmiştir, yani farklı iletişim tarzlarının etkileşimli bir ağ yapısıyla bütünleştirilmeleri. Bir başka deyişle, Üst-Metin ya da bir Üst-Dilin ortaya çıkışıyla, tarihte ilk kez, insan iletişiminin yazılı, sözel, görsel-işitsel tarzları tek bir sistemle bütünleştirilmiştir. (…) (Gerçek ya da ertelenmiş) seçili bir zamanda erişimi herkese açık küresel bir ağ içerisinde bir çok noktada etkileşime giren metin, imge ve seslerin aynı sistemde olası bütünleştirilmeleri, iletişimin niteliğini temelden değiştirmiştir.”⁶

Belleği kayda geçiren yazı, aynı zamanda belleğin yıkımını getireceği iddiasıyla eleştirilmiştir, tıpkı bugün elektronik ortam için ileri sürüldüğü gibi.

“Phaedrus’ta Platon, Sokrates’in ağzından yazının insani olmadığını; gerçekte sadece insanın zihninde var olan düşünceyi zihnin dışında kurmaya kalkıştığını söyler; yazı bir nesne, imal edilmiş bir üründür. Elbette aynı söz, bilgisayar için de geçerlidir. Daha sonra Platon, yine Sokrates’in ağzından yazının belleği çürüttüğünü söyler. Yazıya alışan unutkan olur, kendi öz kaynaklarından yararlanacağına dış kaynaklara bağımlı kalır ve öz kaynaklarını yitirir. Yazı zihni zayıflatır. Bugün aynı sözleri anne-babalar, öz kaynak sayılan çarpım cetvelini ezberleyeceğine hesap makinesi kullanan çocuklar için söylemektedirler.”⁷

Elektronik ortam, birlikte anıldığı “enformasyon hızı” boyutuyla, yazılı kültürün değerlerini tehdit eden bir güç olarak da görülmekte ve alınan her enformasyon paketinin bir öncekini silen hızlı akışıyla, insan algısını ve bu arada belleğini de dönüştürmekle suçlanmaktadır. Hız ile bellek, bildiğimiz tanımlarıyla birbirilerini itmektedir.

“SİBER-mekân, ya da daha doğrusu, ‘sibernetik zaman-mekân’, gazetecilerin pek sevdiği şu doğrulamada kendini bulur: enformasyon, yerine ulaştırılmasındaki hızla değerlenir, daha da iyisi, hız enformasyonun ta kendisidir. (…) Bugün, ENFORMASYONUN madde-zaman-mekânın nihai boyutu haline gelmesiyle birlikte, bilişimcilerin, mekânın varolmadığı bu zaman derinliğini, sınırlı olmayıp genelleşmiş enformasyon ile, fizik ve bilişimin tümüyle birbirlerine karıştığı bir ENFORMASYON-DÜNYA ile özdeşleştirme eğilimleri artmıştır.”⁸

Kitap ile elektronik kitabı, metin ile hipermetini Paul Virilio’nun kavramlarıyla konumlayacak olursak; bir yanda elektronik enformasyon iletiminin “hız-yönelimli psiko-coğrafi imparatorluğu” “enformasyon-dünya”da sürekli akan “sibernetik ideografi” ya da “elektro-optik enfografi” olarak Hipermetin (hypertext); öte yanda “bilgi”nin gövde bulduğu, algılanabilir zaman-mekâna tabi, çizgisel-artzamanlı, optik-grafik topografya, yani Kitap bulunmaktadır.

Basılı yazının mantığı sentaks kurallarıyla belirlenir. Söylemin temel yapısı olarak sentaks, insan zihninin dil aracılığıyla anlama ulaştığı bir haritalandırmadır. Basılı yazı aslında bir tür çeviri işlemini gerektirir: Basılı yazı okunurken anlama doğru çevrilir. Okurun deneyimi tümüyle mahremdir. Sayfaların belli bir sırayla çevrilmesi ve sayfa boyunca dikey hareket, basılı yazının zaman eksenini belirler. Basılı kitap durağandır, okur kitap boyunca hareket eder, kitap değil.

Oysa elektronik ortamda enformasyon, bir özel vericiden özel bir alıcıya doğru değil, açık bir ağ üzerinde hareket eder. Özel ağlar dışında, bu deneyim, kamusal bir nitelik taşır. Elektronik iletişim etkileşimlidir. Ekrandaki içeriğin bir noktasından bir başka noktasına, bir başka içeriğe ve oradan bir başkasına ulaşmak mümkündür; enformasyon potansiyel olarak her zaman ağ üzerinde mevcut olsa da basit bir tıklama ya da tuş darbesiyle silinebilir, değiştirilebilir. Okuma hızı ekranın kaydırma hareketiyle artmıştır. Temel hareket, daha ziyade birleştiricidir, dikey olarak toplayıcı değil. Sunum algıyı yapılandırır ve algı enformasyonun nasıl düzenlendiğine göre belirlenir.

Kitaptan ekrana doğru bu geçiş, neleri değiştirecektir?

“Eski tarz, tek bir yazar tarafından daktilo edilmiş, yeniden gözden geçirilmiş, dizilmiş, basılmış, kitapçılar aracılığıyla dolaşıma sokulmuş, okur tarafından satın alınmış, yine eski tarzda, sayfaları baştan sona çevirerek, yazarın seçtiği çok sayıda mevcut imkân arasında gerekli yapı sayılan bir anlam yapısına doğru birleştirilmiş A Metni. Şimdi de B Metni, bir ya da bir çok yazar tarafından seçenekleri çoğaltan bir yazılım kullanılarak bilgisayarda oluşturulmuş hipermetin. Ortaya çıkan metin, eski tarzda çizgisel olarak da okunabilir, ama aynı zamanda açık bir metindir. Okuyucu çok sayıda alt anlatı patikalarına sapabilir, belli anahtar tanımlamalarla görsel unsurları çağırabilir, farklı bir çok olası sondan herhangi birini seçebilir. B metni ile yaptığımız nedir? Bunu hala ‘okumak’ olarak adlandırabilir miyiz? Yoksa, ‘metinlemek’ (texting) ya da “sözcük-pilotluğu’ (word-piloting) gibi bir terim mi uydurmamız gerek?”⁹

Roland Barthes, “S/Z”de, “ideal metin” olarak da adlandırdığı “ağ olarak metin”in, yani hipermetinin düşünü kurmuştur:

“Bu ideal metinde, hiçbiri diğerine üstün gelmeksizin, ağlar çok sayıda ve etkileşim halindedir; bu metin, gösterilenlerden oluşmuş bir yapı değil, bir gösterenler galaksisidir; başlangıcı yoktur; tersine çevrilebilir; hiçbirinin asıl giriş olmadığı çeşitli girişlerden geçerek ulaşırız oraya; harekete geçirdiği kodlar göz alabildiğince uzanırlar ve önceden belirlenemezler…; anlam sistemleri bu mutlak olarak çoğul metin üzerinde egemenlik kurabilirler, ancak dilin sonsuzluğuna bağlı olarak sayıları asla sonlu değildir.”¹⁰

Dünyadaki her şeyin bir Kitaba ulaşmak için varolduğunu düşünen Mallarmé gibi, metni henüz kurulmamış bir ağ olarak gören Jean-Joseph Goux da benzer bir yaklaşım içindedir: “henüz düşünülmemiş bir ağ düşüncesi, temsiliyetçi olmayan ve çokdüğümlü bir örgütlenme, bir metin düşüncesi… hiçbir şeyin başlıklandıramayacağı metin. Başlıksız, bölümsüz. Başsız, büyük harfsiz.”¹¹

Bir çok farklı metni kendi içlerinde ve birbirleri arasında etkileşimli olarak bağlantılayan hipermetin, kendisini görsel enformasyon, ses, animasyon ve diğer veri biçimleriyle bütünleştirerek genişleten “hipermedya” terimiyle doğrudan bağlantılıdır. Bu durum, elektronik ortamın kitabı dönüştürdüğü bir başka noktayı ele verir. Elektronik kitap multimedya haline gelmektedir. Ya da, “multimedya giderek kitaba benzemektedir, katlayıp yatağa götürebileceğiniz, sohbet edebileceğiniz ya da size bir hikaye anlatabilecek bir kitaba.”¹²

Günümüzde, tümü internet erişimli olmak üzere, önce PDA (Personal Digital Assistant) adı verilen cep bilgisayarlarıyla, sonra kitap biçimi verilmiş tablet PC’lerle ve son olarak da bükülebilir, kullanılıp atılabilir “elektronik kağıt”la¹³, e-kitaplar artık tümüyle birer hipermedyaya dönüşmektedir.

Gerek hipermetin, gerekse hipermedya kavramları dolaysız olarak ağ mantığına bağlı oldukları için, hipermedya olarak elektronik kitapların birer düğüm oluşturarak kurdukları ağı, “sanal kitaplık” diye adlandırmak yanlış olmaz. Bu öylesine bağlantılı bir kitaplıktır ki, erişilebilirlik bakımından içerdiği kitapların toplamı olan bir Sanal Kitap haline gelmektedir.

Aslına bakılırsa, bağlamı biraz zorlayarak, “ağların ağı” internetin kendisinin devasa bir sanal kitaplığa benzediğini söylemek mümkündür, ama “ışıkları yanmayan ve bütün kitapların yerde yığılı olduğu” bir kitaplığa… Sağladığı hızlı enformasyon birikimi ve kayıt yeteneğiyle internetin, tıpkı İskenderiye Kitaplığı gibi, “evrenin belleği” olarak görülmeye aday bir konumu vardır. Ama aynı devasalık, gayri merkezi yapı ve bağlantı imkânlarının sonsuzluğuyla birleştiğinde, İnternet “enformasyon çöplüğü” olarak da adlandırılabilir.

Oysa zamanımızın sanal kitaplıkları, internet içerisinde oluşturdukları özel enformasyon mimarileriyle, sınıflandırma, arama ve erişim araçlarıyla bu kaosun içerisinde birer “düzen adası” olarak belirmektedir. Kütüphanecilik ve bilişim, başka bir çok alanda olduğu gibi iç içe geçmektedir. Bunu üniversitelerin kütüphanecilik bölümlerinin sunduğu uzmanlık nitelemelerinden de anlamak mümkündür: Enformasyon aracılığı, enformasyon erişim uzmanlığı, referans kütüphaneciliği, bilgi yöneticiliği, kitaplık enformasyon yöneticiliği, kitaplık medya uzmanlığı, internet kütüphaneciliği vb.

Sanal kitaplığın, birbiriyle sarmal bir ilişki kuran iki temel ekseni vardır: Bu eksenlerin biri, fiziksel kitaplar barındıran fiziksel bir kitaplığın, kayıtlarını, kataloglarını ve giderek kitapların elektronik versiyonlarını barındıran sanal uzantısıdır. Nitekim, iletişim ve bilişim teknolojilerinin gelişimiyle, önce British Museum and Library, Bibliothèque Nationale de France, Library of Congress gibi Batı’nın prestijli ulusal kitaplıkları, daha sonra da ilkokul kitaplıklarına kadar bir çok kamusal kitaplık, arama işlevleri başta olmak üzere, kayıt, erişim sağlama vb. işlevleri aşamalı olarak elektronik ortama taşımışlardır.

Diğer eksen ise, yalnızca elektronik kitapların bulunduğu, tüm mevcudiyeti ağ üzerinde olan sanal kitaplıklardır. Bu tür kitaplıkların öncüleri, genellikle telif yasaları kapsamı dışında kalan klasiklerin elektronik versiyonlarını barındıran ve hedeflenen kapsamıyla cüretkar “bellek” nitelemesine göz diken projelerdi. Hız kesmiş de olsa halen varlığını sürdüren “Gutenberg Projesi” bunların en ünlüsüdür.¹⁴ 1971’de Michael Hart tarafından, kendisinin “kopyalayıcı teknoloji” (replicator technology) adını verdiği, “bir bilgisayara girilebilen herhangi bir şey sonsuzca çoğaltılabilir” ilkesinden hareketle başlatılan “Gutenberg Projesi”, bilgisayara girilen herhangi bir kitabın (bu arada resimlerin, seslerin, hatta üç boyutlu nesne taramalarının) dileyen herkes için (hatta uydu aracılığıyla bu dünyada olmayanlar için bile) erişilebilir olması fikri üzerinde kuruldu.¹⁵ Erişilebilirlik adına, herhangi bir işletim sistemi tarafından tanınabilecek basit metin formatında¹⁶ yüklenen e-kitapların, herhangi bir internet tarayıcısı ile okunabilmesi esas alınmıştı.

Zamanla bu tür kitaplıklar giderek arttı. Bugün, fiziksel/kamusal ya da sanal/kamusal nitelikli kitaplıkların yanı sıra, çok sayıda özel, akademik, vb. sanal kitaplıklara, hatta farklı kategorideki bir çok sanal kitaplığı bünyesinde barındıran ya da erişim sağlayan sanal kitaplık “portal”larına rastlamak mümkün. Bu zincire, giderek hacim kazanan elektronik yayıncılık sektörünün, e-kitap üretim, satış ve dağıtımıyla uğraşan şirketlerin oluşturduğu elektronik ticaret siteleri de katılınca, kapsam tahmin edilebilir. Henüz, kitaptan e-kitaba, kitaplıktan sanal kitaplığa doğru hareketin başlangıç aşamalarında olduğumuz ve bilgi ve iletişim teknolojilerinin gelişim ivmesi hesaba katılırsa, kültürel bellek olarak sanal kitaplığın yol açacağı değişimin boyutları konusunda çok silik bir imgeye ulaşmak zor olmayacaktır.

Sanal kitaplıkların önünde, tıpkı e-kitap yayıncılığının olduğu gibi, güçlü bir fikri hak mülkiyeti engeli vardır. İnternet ortamında dolaşıma giren e-kitabın kopyalanabilir olması bakımından, telif kapsamı dışında kalan eserler haricindeki kitap, makale vb. malzemenin kamusal dolaşımı sorunu henüz tam olarak çözülememiştir. Sanal kitaplıklar, özellikle fiziksel kitaplıkların sanal uzantıları, bu sorunu üyelik vb. sistemlerle, giderek de kopya koruma teknolojisi gibi önlemlerle çözmeye çalışmaktadır. Yine de yayıncılar fikri hakları konusunda kamusal kitaplıkları önemli bir tehdit olarak algılıyorlar. Ancak, tıpkı okulların elektronik öğrenime, kitapçıların e-kitapçılara, müzelerin sanal müzelere dönüşmesi, daha doğrusu sanal paralel evrenini yaratması gibi, koruma, hacim yönetimi ve depolama, erişim sağlama gibi pek çok sorunla boğuşan kitaplıklar sanal uzantılarını oluşturmaya devam ediyorlar. Kitaplık portallarıyla birbirine bağlanan sanal kitaplıklar, internet içinde ikinci bir ağ kuruyor, evrensel kütüphanecinin dünyadaki tüm kitapları birleştirme düşü bir bakıma yeniden hayat buluyor.

Evrenin belleği olarak kitaplık, hep sonsuzluk imgesiyle düşünüldü. Ağın içerdiği ve içereceği düğümlerin birleşimindeki olasılıkların uçsuzluğuyla kurulan hipermekânda, kitaplar, yazı, kültür fragmanları, taklitler, simülasyonlar, unutuluşlar durmaksızın birbirine bağlanabilir. Ama enformasyon hızıyla atalete tutulan algının zaman-mekânı ya da kamusallığın kaygan zemini, bu çizgisel ve artzamanlı olmayan boyuta nasıl açılacak? Kütüphanecinin bile, hızla dokunan ağın her anını kuşatamadığı sonsuz bir kitaplıkta, ancak “zahir”den bakanın küresel bakışlarıyla her anı ve noktasını ”okuyabildiği” ve çıldırdığı o imkânsız kitabı kim okuyacak? Siborg mu? “İnsan-sonrası” (post-human)…

Peki ya e-kitaplara da, kitap kurtları gibi, virüs, internet solucanı türü haşarat bulaşırsa? Ya virüs, elektronik ortamda kodlanmış bilgiyi tüm ağ boyunca kendisini sonsuz sayıda kopyalayarak sonsuza dek dönüştürürse? Sorular açık, imkân da.

Bilmemenin Dayanılmaz Hafifliği

Google, geçtiğimiz aylarda Kitap Projesi‘nin mobil cihazlar için uyarlanmış yeni sürümünü duyurdu; siz duydunuz mu? Kataloğunda bir buçuk milyonu aşkın e-kitap bulunan bu kütüphaneye artık telefon ve diğer portatif cihazlardan da ulaşılıp kitap okunabiliyor.

Ücretsiz yüklenebilen “Stanza” (iTunes Bağlantılarıdır) ile “eReader” ve üç dolara satılan “Classics” yazılımlarıyla Apple’ın iPhone’u da, Amazon’un Elekronik Kitap (E-kitap, E-tablet) cihazı “Kindle”a ciddi bir rakip haline geldiğini göstermişti hani… Stanza’yı bugüne değin bir milyondan fazla kişi indirmiş cebine. Kimi kurcalamak içinse, kimi kitap okumak, “e-kitap” okumak için.

Amazon, ilk çıktığı günlerde yok satan Kindle’ın ikinci modeli “Kindle 2″yi geçen yılın sonlarında piyasaya sunmuştu. iPhone veya Kindle’ın elektronik kitap tableti olarak en önemli özellikleri, bir bilgisayar bağlantısına ihtiyaç duymaksızın internet veya kablosuz telefon ağlarından kitap indirebilmeleriydi; biz bilelim veya bilmeyelim halen de öyle…

Stanza kütüphanesinde 100.000′in üzerinde, Amazon’un kütüphanesinde 270.000′i aşkın e-kitap bulunuyor. Amazon’un, sadece iPhone üzerinde çalışan Stanza’nın sahibi Lexcycle firmasını satın aldığı –bugün– duyuruldu. Google, saman altından su yürütüyor.

Ya biz ne yapıyoruz?.. Kitapla hatırlı bir ilişki kurabilmişlerden konuya biraz aşina olanlarımız varsa da, onların “Öyle de kitap okunur muymuş canım…” diyerek geçiştirmesiyle bekleşiyoruz. Bekleyelim… Bekleyelim ki dünya teknoloji ve çevrimiçi perakende devleri gelsinler, öyle kitap okunur muymuş okunmaz mıymış göstersinler. Biz yine bildiğimizi okuyalım.

İnternet üzerinde mevcut ve artık milyonlarla ifade edilen elektronik kitap sayısının yüzde doksan dokuz nokta doksan dokuzu Türkçe dili dışındaki eserler.

“Bu Türkçe bilenler için ne anlam ifade ediyor?” diye sorulacak olursa, bunun en isabetli yanıtı, “Matbaanın bu topraklara Avrupa’dan üç yüz yıl sonra gelmesi ne anlam ifade ediyorsa, o…”dur.

İyimser, günümüz gerçeklerine uymasa da güne not düşen başka bir bakış açısı ise okunması yapmasından daha kolay uzun bir cümleyle bize şunu söyler:

“Üniversitelerin kimi kendi içlerinde yürüttükleri, kimi ünvan yükseltme tezlerine konu olmakla kalan çalışmaları artık birleştirmeleri ve genele yayma iradesini göstermeleri, bunun için öncelikle yayınevleri ve yazar örgütlerinin bu çalışmalara dahil edilmesi, sonralıkla halihazırda konuyla ilgilenmekte olan uluslararası organizasyonlara dahil olunması, sahipsiz metin zenginliklerimizin yasal yoldan nasıl işlenebileceği konusuna telif hakları kapsamında açıklık getirilmesi, bu arada aydınlanma yolunda “etken” bir unsur olarak “okuma” eyleminin erdemlerini “edilgen” topluma anlatma erkini elinde bulunduran “bir hısım” medyanın ticari amaç gütmeksizin(!) gündem oluşturmayı kendine heves edinmesi, mevcut ve müstakbel telif hakkı sahiplerinin bu haklarını paraya çevirebilecek mekanizmaların ülkemizde de oluşturulması ve böylelikle kitapların sayısal bilgi haline dönüştürülmesine başlanarak dileyen okurların erişimine açılması için aradan otuz yıl geçmesinin beklenmemesi…”

– Amiiin!..

Yani insanlığın genel yararının değil, bireyciliğin yüceltildiği, zümrecilikten, taraf(k)ârlıktan çoğu birey bile olamayan bir insan topluluğu için olmayacak duaya idi amin. Bizde bazı şeylerin dank etmesi zaman alabiliyor.

Bu da kendiliğinden gerçekleşmiyor elbette; “beklenmedik bireycilerin” atı alıp Üsküdar’ın hâkim bir tepesinden pis bıyıklı bir gülümsemeyle dank ettirmesi gerekiyor.

Yenilik ve devrimsel nitelikleri toplumca bilinmeyen bir konu, kanıksanması şöyle dursun, henüz hiç irdelenmemişken, “duble yol devrimcilerimizin(1)” Milli Eğitim Bakanlığı eliyle hangi kapalı kapılar ardında, hangi tepeden inme e-kitap cihazını, hangilerimizin içtiği rakıdan arttırdıkları vergilerle finanse ederek, hangi “bireyleri” zengin edeceğini de pek yakında görüp öğreneceğiz. Haberiniz oldu mu?.. Amaçlarını “çocukları çantalarındaki kitapların ‘ağırlığından’ kurtarmak” olarak açıklamışlardı hani…

Belki de herşeyi, Bilmesek daha iyi olurdu..!

* (ARIES, S:1, Haziran-Ağustos 2012)

 

Kaynakça

  1. Gerry McGovern, “Egovernment: Epublisher”, NUA White Paper, Şubat 2001, http://www.nua.com (Artık yayında olmayan bu web sitesi yerine belgeye şu adresten ulaşabilirsiniz: (http://www.veribaz.com/viewdoc.html?egovernment-epublisher-446310.html)
  2. Alberto Manguel, Okumanın Tarihi, çev. Füsun Elioğlu, Yapı Kredi Yayınları, 2001, sf. 223
  3. Jorge Luis Borges, “Babil Kitaplığı”, Ficciones – Hayaller ve Hikayeler, çev. Tomris Uyar – Fatih Özgüven, İletişim Yayınları, 1998, sf. 75, dipnot 4
  4. Bit: B(inary) (Dig)it, yani ikili sayı sözcüklerinin kısaltılmasından türetilen “bit” sözcüğü, bilgisayar dilinde en küçük enformasyon birimini belirtmek için kullanılır. 0 ve 1 lerden, yani açık / kapalı mantığından oluşan dijital enformasyonun en küçük birimi, 0 ve 1 değerine sahip olan bit’tir. Normal boyutlarda bir kitabın elektronik versiyonu, yaklaşık 10 milyon bit’ten oluşur.
  5. Sven Birkerts, “Hypertext: Of Mouse and Man”, The Gutenberg Elegies – The Fate of Reading in an Electronic Age, Faber and Faber, 1994
  6. Manuel Castells, The Rise of the Network Society (The Information Age: Economy, Society and Culture – Volume I), Blackwell Publishers, 1996, sf. 328
  7. Walter J. Ong, Sözlü ve Yazılı Kültür: Sözün Teknolojileşmesi, çev. Sema Postacıoğlu Banon, Metis Yayınları, 1995, sf. 98
  8. Paul Virilio, L’art du Moteur, Galilée, 1993, sf. 180-181
  9. Sven Birkerts, “Hypertext: Of Mouse and Man”, a.g.y.
  10. Roland Barthes, S/Z, Seuil, 1970 (1996), sf.11-12
  11. Jean-Joseph Goux (Numismatique II), aktaran: Jacques Derrida, La Dissémination, Seuil, 1972, sf. 203
  12. Nicholas Negroponte, “Boks without Pages”, Being Digital, Coronet Boks, 1995 (1996), sf. 71; ayrıca bkz. “The Future of the Book”, Wired 4.02, Şubat 1996, http://www.wired.com/wired/archive/4.02/negroponte.html
  13. “Elektronik Kağıt”: Yüksek kontrastlı, düşük maliyetli, okunabilir/yazılabilir/silinebilir ortam
  14. Project Gutenberg, http://www.promo.net/pg/
  15. Bkz. “History and Philosophy of Project Gutenberg”, 1992, http://www.promo.net/pg/history.html
  16. “Plain vanilla ASCII” – Enformasyon Değişimi için Amerikan Standard Kodu’nun düşük bir türevi.

E-Kitap Projesi & e-Ürün ve Hizmetleri Eğitim ve Doğayı koruma amaçlı öncelik güden Bir Sosyal Paylaşım Projesidir.

Makaleler – Murat Ukray

MURAT UKRAY

YAYINLANMIŞ MAKALALER

 ben2Murat Uhrayoğlu,  17 Ağustos 1976  tarihinde  İstanbul’da doğdu.  İlk, Orta  ve  Lise  öğrenimini İstanbul’da tamamladı. Daha sonra Yıldız Teknik Üniversitesi Elektronik Mühendisliği Bölümünde ve aynı Üniversitenin Fen Bilimleri Enstitüsünde Yüksek Lisans öğrenimi gördü. 2000’li yıllardan bu yana, çeşitli yerli ve yabancı kaynaklardan araştırmalar yaparak Bilimsel konularda çeşitli Makaleler hazırladı. Kaotik Zaman Serileri ve Yapay Sinir Ağlarıyla Borsada tahmin sistemleri üzerine uluslararası düzeyde yayınlanmış bir makalesi ve Birleşik Alan Teorisiyle ilgili çalışmaları vardır. Halen çalışmalarına İstanbul’da devam etmektedir.

MAKALELER:

Genel Fizik & Quantum Mekaniği & Rölativite & Birleşik Alan Kuramı ve Biyofizikle ilgili çalışmaları bulunan yazarın, bu konularda tamamen yapyeni bir bakış açısı ve perspektif getiren tamamen özgün ve burada ilk kez türkçe yayınlanan makalelerine ulaşabilir, bu konularda dünyaca ünlü meselelerine akademik birer matematiksel çözüm getiren bilimsel makalelerine buradan takip edebilir, online olarak anında satın alabilirsiniz..

Fizik Yasalarının Birleştirilmesi Üzerine Yeni Bir Yaklaşım

{5-Boyutlu Relativite & Birleşik Alan Teorisi TOPLAM ALTI MAKALE olup: I, II.. ve VI olarak yayınlandı}

KONUSU: Evrenin Başlangıç ve Bitiş anında, tüm Fizik kuvvetlerinin ve yasalarının tek bir birleşik yapıda olduğunu isbatlamaya yönelik olan bu Muazzam çalışma, Newton Mekaniğinden, Kuantum Kuramına, Einstein Relativitesinden modern 11-boyutlu Süper sicim kuramına kadar, tüm fizik yasalarını birleşik bir yapı çerçevesi içerisinde incelediği gibi, Newton’un kütleçekim kuramlarıyla ilgili büyük çalışması “PRINCIPIA”yı yayınlamasından (1703-1707) yaklaşık 300 yıl sonra kaleme alınmaya başlanması (2007 yılı başları) sebebiyle bir ‘MODERN ÇAĞ PRINCIPIA’sı olarak da ele alınabilir..

MAKALE 1– BİRLEŞİK ALAN KURAMININ TARİHÇESİ
VE MATEMATİKSEL TEMELLERİ ÜZERİNE
{An Approach & Historical Introduction on Unification of the Physics Laws}

Makalenin konusu: Yaklaşık 11 yıllık bir çalışmanın bir emeği olan, ve toplam 6 Makale ile özetlenen Bu Önemli kurama göre, Evrende  en temel düzeyde, yani Planck ölçeğinde “HİGGS BOZONU (H)” yerine- en temel ölçekte ve “MANYETİK YÜKLER (±Q)” manyetik yükler bulunduğu önkabülüne ve GRAVİTON-MANYETİK YÜK BOZONU (Burada, “GM Mekanizması” adını verdiğim) alanı etkileşiminin ELEKTROMANYETİZMA (M) ile KÜTLEÇEKİMİ’ni (G) bu en temel ölçekte birleşik bir yapı halinde bulundurduğunu görece ele almaktadır. İşte bu yüklerin kaynağı ise, özünde tek bir alan kuvvetini içeren tek bir 5-Boyutlu Birleşik Alan kuvvetidir. Bu çalışmada ele aldığım bu Graviton-Manyetik yük teorisi, ayrı ayrı kuvvetlerin hakim olarak olduğu bir arenadan öte, tüm Evreni bir bütün olarak ele alan kuramsal çalışmalarımı içine almaktadır. Evrenin meydana gelişini izah eden “Büyük Patlama” (Big Bang) isimli popüler teori yerine, İzafiyet teorisinin 5. boyuta genelleştirilmesi şeklinde tanımlanabilen ve kuvvetli bir matematiksel altyapıyla, yaklaşık 11 yıllık bir felsefi düşünce mantığı ve uzunca bir çalışmanın sonucu ortaya çıkardığım bu teori her şeyin başı olan bu konuyu, yani evrenin başlangıçta nasıl meydana geldiğini açıklamaya yöneldiği gibi, evrenin sonu hakkında da bazı önemli teorik ipuçları vermektedir. Evrenin yaratılmasının ilk anında toplam 10 üssü 1296 parçacık varken, evrenin 2-3 saniye içinde genişleyip soğumasıyla birlikte, bu oran her bir zaman diliminde 2 kat azalması sonucu evrenin büyük kısmını teşkil eden 10 üssü 81 parçacığı meydana getirdi. Zamanın başlangıcından önce evreni kaplayan zaman öncesi güçlerin alanı vardı ki, tek bir kuvvet alanının büyük patlamayla açılması sonucu bu alan bileşenleri milyarlarca sene sonra soğuma ve termodinamik genişlemenin etkisiyle çöktü ve bir atomdan trilyonlarca kere küçük “mikroblackholes” denilen siyah mini atomik mikro karadelikler ortaya çıktı.

İşte, bu mini karadeliklerin yarısı maddeden, yarısı ise değişik yapılı karşı maddeden meydana geliyordu. Fakat, milyarlarca yıl sonra uzun bir zaman geçmesine rağmen, merkezinde yer alan tekillik noktasında bir manyetik yükün yer aldığı bu karadeliklerden zaman öncesinde başlayan büyük bir kalıntı kozmik mikrodalga arka ışınımı olarak evrene dağıldı. Madde ile karşı maddenin çarpışması her şeyi imha eden patlamalara sebep oluyordu ki, bu çarpışmanın neticesinde madde ile karşı madde birbirinden parçalanma neticesinde ayrılınca yeni parçacıklar, zamanla galaksiler, yıldızlar, gezegenler, karşı gezegenler ve insanları meydana getirerek bildiğimiz anlamdaki evreni oluşturdu. Geçtiğimiz yüzyılda, bu tip bir Birleşik alan teorisini ilk kez ele alan ve neredeyse Einstein ve Newton ayarında bir Türk fizikçimiz olan Prof. Dr. Behram Kurşunoğlu (1922-2003), 1953 yılında Amerika Princeton’da bu çeşit bir yaklaşımı Einstein ile görüştüğünde belki de fizik yasalarının tek bir çatı altında toplanması yönündeki en önemli adımı attığının farkında değildi. Fakat, teorisi Einstein’ın relativite yasalarını çok daha genelleştirirken, bilim dünyasının o zamanlarda 4-boyutlu relativiteye takılması sebebiyle, bilim sahasında önemli bir yer edinemedi. Fakat, teorik fizik gün geçtikçe ilerledikçe ve CERN’deki deneyler ek boyutlara ait birtakım yeni bulguları elde ettikçe, teorik fiziğin uzun yıllardır Einstein ve Kurşunoğlu’nun  bırakmış olduğu noktada bulunduğunu ancak 2000’li yılların başında farkettiler. Prof. Kurşunoğlu çalışmalarının sonuçlarını göremeden 2003 yılında aramızdan ayrıldı, fakat türk dünyasının fizikte önemli bir ilerleme kaydettiğini bırakmış olduğu mirasıyla bizlere gösterebilmişti. İşte bu teorik çalışmamızda, evrenin ilk anlarına ve kuantum mekaniğinin derinliklerine inerek, Relativite teorisini 4-Boyutlu evrenimizin sınır-teğet yüzeyine en yakın ölçekteki bu 5. boyuta genişletmeye çalışacağız ve onların bize miras bıraktıkları ipuçlarından hareket ederek, evrendeki temel fizik kuvvetlerine ilişkin alan bileşenleri ile yük etkileşimlerinin yüksek boyutlara çıkıldıkça; M-kuramı, Sicim kuramı, Genel Relativite, Maxwell Elektromanyetizma kuramının hareketli kütle için elektrodinamik 5-boyutlu yapısı ve 5-Boyutlu Schwarzschild geometrisi ile burada oluşturduğumuz elektromanyetik kütleçekim alan denklemeri için oluşturacağımız tansör hesabının temelini oluşturan 4ˣ4 Pauli-Dirac matris uzayı ve Manyetik Monopol uzay-zaman modeli yardımıyla birleşen bir yapı gösterdiğini teorik kanıtlarıyla ve vektörel diyagramlar içeren grafiksel bir anlatımla modellemeye ve isbatlamaya çalışacağız..

Makale önizleme:

birleşik alan kuramı1

birleşik alan teorisi2

birleşik alan teorisi3

pdf sembolü

Fiyatı: ÜCRETSİZ

 

MAKELE 2- BİRLEŞİK ALAN KURAMININ OLUŞTURULMASI İÇİN MATEMATİKSEL BİR YAKLAŞIM VE TANSÖR HESABININ KURULMASI ÜZERİNE
{A Mathematical Approach & Tansor Calculus on the Unification}

Makalenin konusu: KUANTUM KÜTLEÇEKİMİNİN ELEKTROZAYIF MODELİ:  YENİ BİR ATOM MODELİ OLUŞTURMAK

Daha önceki makalemizde, Kütleçekimiyle Elektromanyetizmanın Planck ölçeğinde oluşturduğumuz Kuantum Yumurtası Modeli üzerinde yaptığımız matematiksel analizler ve Maxwell Denklemlerinin yeniden düzenlenmesiyle birleşik bir alanın parçaları gibi davrandığını göstermiş ve bu yöndeki Birleşik Alan Denklemlerini Graviton ve Manyeton yük yoğunlukları cinsinden ifade etmiştik. Burada ise, geriye kalan temel alan kuvvetleri olan Güçlü Nükleer (Çekirdek) Kuvvet ve Zayıf Nükleer (Çekirdek) Kuvveti olarak bildiğimiz Çekirdek kuvvetlerinin de bu Birleşik Alanın bir parçası gibi davranıp davranmadığını matematiksel olarak incelemek için Atomik ölçeklerde yer alan bir model inşa ederek sağlam bir matematiksel yapı elde etmeye çalışacağız. Böylece Çekirdek kuvvetlerinin de Birleşik alan denklemlerinde gösterilmesiyle Birleşik Alan Teorisi tamamlanmış olacaktır.

Aslında, Zayıf Çekirdek Kuvvetinin Elektromanyetizma ile bir etkileşimi vardır. Maxwell denklemlerinin bu yöndeki genelleştirmesini öngören bir teoriyi ilk kez Yang ve Mills adındaki iki fizikçi 1954 yılında gerçekleştirmiştir. Daha sonraki yıllarda ise, onların bu matematiksel modelini genelleştiren ve kuvvet taşıyıcısını tanımlayan Weinberg ve Abdusselâm, Elektrozayıf olarak bilinen bir birleşik teoriyi ilk kez ortaya koyarak Elektromanyetizma ile Zayıf Nükleer kuvvetin belirli bir enerji seviyesinde birleştiğini ortaya koydular. Onların ortaya koyduğu matematiksel modele göre, Elektrozayıf kuramını birleştiren ve bu birleşik alanın taşıyıcısı olan temel kuvvet parçacığı W ve Z Bozonu olarak bilinen Zayıf etkileşim partikülleriydi. Daha sonraki yıllarda yapılan parçacık çarpıştırıcısı deneylerinde Z bozonu ve hemen ardından da W vektör ara Bozonu tespit edilerek, bu kuramın geçerliliği kesin olarak ispatlandı ve böylece Birleşik Alan kuvvetini elde etme yolunda Einstein’dan sonraki ilk büyük adım atılmış oldu.

Makale önizleme:

birleşik alan teorisi4

 

birleşik alan teorisi5

 

 

pdf sembolü

Fiyatı: ÜCRETSİZ

 

MAKELE 3- BİRLEŞİK ALAN KURAMININ KOZMİK ELEKTROSTATİK TEMELLERİNİN OLUŞTURULMASI ÜZERİNE
{Cosmic Electrostatics Principals & Result Equations of Unified Field Theory}

Makalenin konusu: BİRLEŞİK ALAN TEORİSİNİN KOZMİK ELEKTROSTATİK TEMELLERİ VE SONUÇ DENKLEMLERİ:

{ELECTROSTATICAL PART}

Bu makalemizde, birleşik alan teorisinin daha önceki makaleler boyunca ele aldığımız, önemli sonuç denklemlerini vereceğiz Elektrostatik kuram çerçevesi içerisinde ve 5-Boyutlu Relativite üzerinden ele aldığımız bu ara teoriler yardımıyla (Sicim Teorisi, Halka Teorisi, Graviton Teorisi, Manyetik Monopol Mekanizması), daha önceki makalelerimizde bahsettiğimiz birleşik alan teorisine giden yoldaki son ana teoriyle (Kuantum Kütleçekimi Teorisi) birleştirilince Birleşik Alan Teorisine ulaşılmış olmakta ve fiziğin tüm temel kuvvet alanları tek bir çatı altında toplanmış olduğu gösterilmeye çalışılmaktadır. Tabi, bizim burada bir kısım parçalarını basitçe ele aldığımız bu birleştirme mekanizmaları, çok daha detaylı olmasına rağmen, temel düzeyde üst boyutlara çıkıldıkça, birleşik bir alan kaynağının var olduğu konusunda elde ettiğimiz sonuçlarla çelişmemesine burada da (Quantum mekaniği çerçevesinde) dikkat edeceğiz.

Aslında, kuantum kütleçekimi ile diğer alt teorileri birleştiren denklem bu bölümde detaylı bir şekilde incelediğimiz Graviton Denklemini oluşturan ve birleşik alan teorisinin temel partikülünü (graviton) öngören, 1. Maxwell Denklemiydi. Fakat biz bu denklemi, bazı ara teoriler yardımıyla daha anlaşılır hale getirmek için, birleşik alan teorisine göre yeniden düzenlediğimiz yeni atom modeli yapısını da bu mekanizma ile açıklayarak ve atomik düzeyde gerçekleşen temel meseleleri sicim diyagramlarıyla ve bazı teoremlerle destekleyerek temel kuvvetlerin birleşimi konusundaki düşüncelerimizi daha da pekiştirmiş olacağız.

Makale önizleme:

birleşik alan teorisi6

 

 

birleşik alan teorisi7

 

 

pdf sembolü

Fiyatı:  ÜCRETSİZ

MAKELE 4– HÜCREDEKİ ENERJİ ÜRETİM MEKANİZMALARI ÜZERİNE: BİYOELEKTRİKSEL TRANSİSTÖR MODELİ

{A Bioelectrical Cell-ATP Production Mechanism as a Transistor-Modelling}

Makalenin konusu: Bir transistörlü nano amplifikatör güç kazancı devresi ile Hücrenin ATP üretim mekanizmaları arasında  şaşırtıcı derecede benzerlikler vardır. Eğer tüm süreç birleştirilirse, yukarıdaki karşılaştırmalı şekillerde verildiği gibi, bir Transistörlü Amplifikatör (Güç kuvvetlendiricisi) gibi çalışan ve girişinden aldığı çok zayıf bir akımla çok yüksek bir Enerji üreten bir yapı kazanır ve hücrenin gereksinim duyduğu ATP Enerjisini üretmiş olur. ATP olarak tutulmayan serbest enerjinin geri kalan kısmı ise, Isı Enerjisi  şeklinde salıverilir. Bu döngüsel süreç, bir bütün olarak solunum sisteminin denge halinden tutularak, yeterli Ekzergonik (Enerji çıkışı sağlayan reaksiyon zinciri) halde olmasını sağlayarak, devamlı tek yönlü bir akışa ve sabit bir ATP eldesine olanak verir ve sıcakkanlı hayvanlarda vücut  ısısının sürdürülmesine katkıda bulunur. Ayrıca bu enerji üreten kompleks yapılar, tekrar tekrar kullanılabilme özelliğine sahip oldukları için, aynen  şarj edilebilen pillerde olduğu gibi, stabil bir enerji santrali olarak çalışırlar. Eğer hücre içerisinde aktif hale gelebilecek böyle bir nano FET transistör tasarlanabilirse, Biyolojide çok önemli uygulama alanı bulabilir. Örneğin, Adenozin trifosfat (ATP), Tyrosin Kinaz isimli bir enzimi (Abl) aktif hale getirerek bir çeşit Kanserin gelişmesinde var olan bir süreci tetikler. Gleevec isimli bir molekülse, ATP ve Abl’nin yapışmasını engelleyici bir özelliğe sahiptir. İşte bu tip bir nano FET transistorlü devre içeren algılayıcılar, Gleevec’in yaptığı fonksiyonun benzerini oldukça hassas bir şekilde gerçekleştirebilir. Çünkü yukarıda incelediğimiz amplifikatör devresi dikkatle incelenirse iki önemli fonksiyona sahip olduğu görülür:

Birincisi; Çok iyi, ani ve ideal bir anahtar görevi yapan  İLETİM Mekanizması ve  İkincisi; Çok keskin ve akım geçirmeyen bir karakteristiğe sahip olan ideal bir KESİM Mekanizması.  İşte, yakın bir gelecekte, nano transistorlerdeki bu özelliğin kullanılmasıyla, birçok engelleyici (İnhibitör) küçük molekülün tabanlarıyla olan biyokimyasal ilişkileri ayırt edilebilir ve ilaç keşfi için bir teknoloji platformu   oluşturulabilir.  Nano  biyolojik  uygulamalarda,  Abl/ATP  Biyoelektriksel Transistör Modeli yapışmasını belirleyecek algılayıcılar oluşturmak için, Abl Protefiubat Proteinleri, kovalent kimyasal bağlarla bor katılarak pozitif yük taşıyıcıları içerir hale getirilen silisyum nano transistörlerin yüzeyine tutturulmuş bir şekilde kullanılarak FET (Alan etkisi üzerine çalışan transistör) yapıları oluşturulmuştur.

Makale önizleme:

bioelektriksel transistor modeli1

bioelektriksel transistor modeli2

pdf sembolü

 

Fiyatı: ÜCRETSİZ


MAKALEMİ NASIL İNDİRECEĞİM VE NASIL OKUYACAĞIM?
Bu linke tıkladığınızda, 10 saniye içerisinde PDF formatındaki makalenizin indirme sayfası önünüze gelecektir. Makaleyi, bilgisayarınıza veya tablet cihazınıza indirdikten sonra, açmak ve okumak için İKİ seçeneğimiz vardır:

e-Makalelerimizi PC veya Tablet & Telefonunuza indirdikten sonra, “Adobe Digital Editions” veya “Calibre” programıyla nasıl okuyabileceğiniz, aşağıdaki resimli olarak e-KİTAP OKUMA KILAVUZU“muzda detaylarıyla verilmektedir:

e-KİTAP OKUMA KILAVUZU {ADOBE DİGİTAL EDİTİONS & CALİBRE için}

1– Calibre programını indirip cihazınıza kurduktan sonra makaleyi programa kolaylıkla “Kütüphaneye ekle- Add to Library” menüsünden ekleyerek okumaya başlayabilirsiniz. Calibre programını buradan ücretsiz olarak indirebilirsiniz:  Calibre

* Sitemizde linkleri yayınlanan makaleler pdf formatında olduğundan ne yazık ki .mobi veya .epub formatını destekleyen Kindle cihazlarda hemen okunamamakta. Ancak Calibre isimli programı kullanarak makaleyi formatına çevirebilir ve Kindle cihazınızda da okuyabilirsiniz..

** Yayınlanan makaleleri piyasada bulunan diğer ekitap okuyucu cihazlarda da (reeder, Sony Reader, Nook v.s.) okumanız mümkün.

*** Şimdi sitemizde yayınlanan makaleleri PC’de okumak için gerek duyulan yazılımlardan da bahsedelim. Aşağıda linklerini verdiğim programları bilgisayarınıza yükledikten sonra makalenizi bilgisayarınızdan da zahmetsizce okuyabileceksiniz.

FBReader

Calibre

MobiPocket

2– Adobe tarafından geleştirilen epub, pdf, ve diğer pek çok biçimde hazırlanmış kitapları okumak için Adobe eBook Reader’ı Adobe sitesinden ücretsiz olarak indirebilir ve kitaplarınızı “Adobe ID numarası alarak kayıt yaptırdıktan sonra dilediğiniz kadar satın aldığınız kitabı “Add to Library” “Kütüphaneme ekle” menüsünden ekledikten sonra anında okumaya başlayabilirsiniz..

Her iki şekilde de makalelerin indirilmesi ve okunabilir hale gelmesi yaklaşık 1-2 dakikalık bir işlem alacaktır.

Bu programların bilgisayarınıza yüklenmesiyle ilgili karşılaştığınız her türlü sorunu iletişim formundan bizlere ulaştırırmanız durumunda, sorunların çözümünde site olarak yardımcı olmaya hazırız.

e-Kitap Projesi (Yeni Gelişmeler & İleri Teknolojiler – Editoryal)

Sevgili e-kitap projesi okurları, bildiğiniz gibi, yayın hayatına geçtiğimiz, 2010 yılı başlarından beri, 2017’ye kadar projemizde pek çok gelişmeler & yeni çalışmalar yaptık. Bunlardan bu yazımızda kısaca ve özet olarak bahsedeceğiz.

e-BANDROL UYGULAMASINA GEÇİLMESİ İÇİN KOSGEB-TUBİTAK İLE E-KİTAP PROJESİ ORTAK AR-GE ÇALIŞMASINA GİRMEKTEDİR (ÇOK YAKINDA ekitap projesinde, destek olacak olan yazar ve sponsorlarımızın ve konuyla ilgilenen bilişim uzmanlarının bu akademik çalışmada desteklerini beklemekteyiz:

AKADEMİK UYGULAMALAR

Bildiğiniz gibi, *E-kitap projesi, ilk kez *2010 yılı Nisan ayında, temeli kendi hazırlamış olduğum akademik araştırma türündeki Kıyamet Gerçekliği ismini verdiği Kitaplarımı, klasik yayıncılığa alternatif olacak bir şekilde yine kendi çalışmalarımla tarafından Amerika’da buna uygun Print on Demand (Talebe göre yayıncılık) sisteminin tesadüfen çözülüp Türkiye’deki web yayıncılığına uygun olarak dönüştürülmesiyle yayın hayatına başlamıştı. Projenin ilk uygulamaları, İlk kez üniversitelere ve akademisyenlerin ders notları veya kitaplarının web yayıncılığı ile elektronik yayıncılığının düşünülmesi veya akademik çalışmaların ve tezlerin kitap haline getirilmesi düşüncesiyle başlanılmış olsa da, daha sonra proje tüm yazarlara ve genel kitleye her çeşit roman hikaye, şiir vs. kitabın hem e-kitap olarak ve hem de basılı olarak Print on Demand (POD), yani kitap istenildiği oranda talebe göre yayıncılık ilkesine göre çalışan, web temelli ve global yayıncılık ağlarıyla bağlantılı web yayıncılık sisteminin matbaa yayıncılığı sistemine uygulanmasıyla hayata geçmiş ve böylece ilk kez profesyonel anlamda başlamıştı. Tabi o zamandan bu zaman pek çok mesafe kat edildi, hem dünyada ve hem de bizim yayın çizgimiz açısından.

Örneğin, bu yıl başında başladığımız CANLI KİTAP UYGULAMASI ve YAZAR TANITIM SEMİNERLERİ’miz ile hem online web sayfamız üzerinde ve hem de kitaplarımızı yayınladığımız global dağıtım ağları vasıtasıyla, PROJEMİZLE YAYINLANAN BİR ESER POD (Print on Demand) VE “PREMIUM KATALOG” sayesinde türkiyede hiçbir yayınevinin online kataloglarına bile ulaşamayacağı dünyaca tanınan ekitap sitelerine (Barnes &Noble, Amazon.com, Apple i-BookStore, Sony, Kobo, Scribd, Google PlayStore, Bookmate… v.b gibi onlarca global dağıtımcı) girmesini ve kitap devlerine sizin de kitaplarınızın girmesi ve listelenmesi sağlanarak ulaşılması güç bir hedefi gerçekleştirdik. Ki, görüleceği üzere bunlar küçük çapta değil, DÜNYA GENELİNDE HATIRI SAYILIR kitap satıcıları olduğunu düşünürsek, projemizin başarısı bu noktada bir kez daha ortaya çıkmaktadır.

2013’E YEPYENİ BİR PROJE İLE başladığımız, bir diğer önemli gelişme de, e-Kitap Projesinin “KARDEŞ PROJESİ” ve ingilizce versiyonu olan *CHEAPEST BOOKS markası ile kurmuş olduğumuz hem online e-kitap satış sitesi olan ve hem de yurtdışı okurlarımız için tasarlanan www.cheapestboooks.com oldu.

E-KİTAP PROJESİNİN İNGİLİZCE VERSİYONU OLAN VE PROJEMİZİ TÜM ORTADOĞU VE DÜNYA ÇAPINDA BİR PROJEYE ÇEVİRECEK OLAN “The Cheapest Books” online kitap satış ve her türlü yabancı dildeki çalışmayı yayınlama imkanı sunan ve yepyeni yabancı yazarları da ekitap projesi kapsamına alacak olan sitemizin altyapısı bu yılın başında kuruldu, ve özenle geliştirildi, içerdiği binlerce e-kitabı görsel ve kolay okunabilen formatta sunan site, bununla da kalmadı, ayrıca yurtiçinde KİTABINI YAYINLADIĞIMIZ YAZARLARIMIZIN DA YURTDIŞINDA TANITIMI VE ESERLERİNİ EKLEDİĞİMİZ bir sistem haline geldi. Bu yeni, amatör yazarlarımız için hem türkçe eser yazan veya ingilizce yabancı dil olsun büyük bir avantaj..

Yine, geçen yıl ilk prototipini kurduğumuz ve halen daha deliştirilme aşamasında olan ve e-kitap projesi üzerinden de online baskısı tükenmiş veya DRM hakkı olmayan birçok klasik eseri de e-Kitap olarak anında indirilebilir formatta, “SANAL KÜTÜPHANE” -BOOKSHELF UYGULAMAMIZ“da da TÜRK & DÜNYA EDEBİYATI’ndaki KLASİK ESERLERİ pek yakında okurun hizmetinize sunacağız.

Dolayısıyla artık, başta islam coğrafyasındaki yayınlanacak olan ingilizce çalışmaların önünü de açacak olan bu proje ile, aynen e-kitap projesinin türkiye versiyonu gibi, yazarlar çalışmalarını word formatında gönderip hem e-kitap ve hem de basılı olarak yayına çıkarma imkanına kavuşacaklar. Özellikle, bu projeden haberi olmayan Suriye, Irak, Suudi arabistan, Ukrayna Rusya, ve diğer komşu ülkelerdeki arapça, rusça veya orjinali çeviri olan ingilizce olarak tüm yabancı veya türk yabancı yazarların dünyaya açılmalarını sağlayacak bu yeni proje ile, artık e-kitap projesi bağlantılı olduğu global yayıncılık ağı ile evrensel ve samimi bir online kitap yayın projesi haline gelmektedir.

Tabi, yeni gelişmeler oldukça, sizlere buradan aktaracağız. Şimdi e-kitap projesi kapsamında ele aldığımız AR-GE ÇALIŞMALARIMIZI kısaca anlatacağım bu kısımda:

Şematik diyagramlar: e-bandrol sisteminin uygulamasını gözteren blok diyagramlar..
işte, projeye sunacağım ilk makale ile konu türkiye basın yayın ve telif hakları gündeminine getirilecektir, ilk makalemden e-bandrol uygulası ile ilgili ilk çıkan sonuçlardan birkaç bölümleri burada siz sevgi değer okurlarımızla paylaşıyoruz:

 

KISACA E-KİTAP VE YENİ TEKNOLOJİLERİ

{ÖzetGiriş}

e-Kitaplar hem dağıtımı kolay olan sayısal içerikten oluş-makta hem de bir fikir eseri olduğundan satışı ve dağıtımı denetim altına alınması gereken nesnelerdir. e-Kitap içeriğinin DRM uygulamalarıyla korunmasına ek olarak, basılı kitaplar için kullanılan bandrol sisteminin e-Kitaplar için de kullanılması ve bandrol dağıtımının bağımsız bir otoritenin denetiminde olan bir sistem tarafından yapılması gerekmekte-dir. Bu çalışmada e-Kitap uygulaması için geliştirilen e-Bandrol Sistemi mimarisi, bileşenleri, aktörleri ve komple bir çözüm öneri sunulmuştur. Önerilen mimaride, komple e-Kitap uygulamasında var olan yayıncı, dağıtıcı, yazar, okuyucu aktörlerine ek olarak e-Bandrol sistemi de bir aktör olarak eklenmiştir. Bir e-Kitabın tanıtımı, dağıtımı veya satışı meta-verileri üzerinden yapılır; satış aşamasında tahsilat sonrası otomatik olarak tekil bir e-bandrol üretilir ve ilgili e-Kitap içerisine gömülerek, e-Kitap bandrollü olarak okuyuca aktarı-lır. Mimari de yayıncı, yazar da birer aktör olduğu için e-bandrol sistemini kullanabilir ve sorgulayabilirler.

1. Giriş

e-Kitap uygulaması kağıt kitapları tamamlayan önemli bir alternatif çözümdür; ancak, e-Kitap uygulamasında hem sosyal hem de teknik açıdan çözülmesi gereken birçok problem vardır. Örneğin e-Kitap uygulaması, genel anlamda e-Gazete ve e-Dergi gibi elektronik yayıncılık uygulamalarından farklıdır. Çünkü e-Gazete ve e-Dergi gibi elektronik yayıncılıkta gelir modeli reklama dayalıdır; halbuki e-Kitap uygulamasında gelir modeli içerikten elde edilmektedir. Bu durum da içeriğin korunması veya izinsiz kopyalanması gibi güvenlik durumlarını ortaya çıkarır. Ayrıca, e-Kitaplarda kağıt, baskı, ciltleme gibi maliyetler yoktur; yalnızca verinin saklanması ve işlenmesi gibi kağıt kitaplara göre daha ucuza mal olan giderler vardır. Bu durumda da sosyal açıdan sayfa sayısı gereğinden fazla olan kitapların çoğalmasına neden olacaktır. Yani okuyucu aynı bilgiyi almak için daha çok sözcük, cümle, paragraf okumak zorunda kalacaktır.

e-Gazete ve e-Dergi uygulamasında gelir modeli reklama dayalıdır ve içeriğin olabildiğince çok okuyucu tarafından okunması ve erişilmesi istenir; böylece alınabilecek reklam sayısı ve ücreti artacaktır. Bu nedenle içeriğin korunması ve kopyalanması gibi problemleri yoktur. Halbuki, e-Kitap uygu-lamasında gelir modeli doğrudan kitaba ait içeriğin kullandı-rılması ve okunmasından elde edilecektir. Böyle olunca e-Kitaba ait içerik korunmalı, verilen haklar ölçüsünde kullandırılmalı ve saklanmalıdır. Örneğin, okuyucu kitabı nasıl okuyacak/formatı ne olacak, ödünç verebilecek mi, istediği anda yazıcıdan çıkış alabilecek mi, kitabını kaybederse tekrar elde edebilecek mi, e-Kitaplardan oluşan sanal kütüphanesine koyabilecek mi gibi soruların yanıtları ve çözümleri teknik açıdan karşılanmalıdır.

Ayrıca e-Kitaplar da, fikri sanat eserleri kanunu (FSEK) kap-samında birer eserdir ve her ürünün üzerinden benzeri olmayan tekil bir bandrol iliştirilmelidir. Geliştirilen bir mimari ile e-Kitap uygulmasında e-Bandrol çözümü getirilmiştir. e-Bandrol sisteminin birkaç görevi vardır; en öncelikli görevi talep edilen e-bandrol isteklerini FSEK kapsamında karşılamak, log tutmak ve yazar ile yayıncılara raporlama yapmak şeklindedir. Satıcı konumundaki dağıtıcı veya kitapçı aktörü satış ile ilgili tahsilatı gerçekleştirdikten sonra e-Bandrol sistemi aktöründen e-bandrol talep eder ve aldığı e-bandrol ile alıcı bağlantı-aktarım bilgilerini yayıncıya gönderir. e-Bandrol sistemi bağımsız bir otorite tarafından işletilmelidir.

e-Kitaplar hem dağıtımı kolay olan sayısal içerikten oluşmakta hem de bir fikir eseri olduğundan satışı ve dağıtımı denetim altına alınması gereken nesnelerdir. e-Kitap içeriğinin DRM uygulamalarıyla korunmasına ek olarak, basılı kitaplar için kullanılan bandrol sisteminin e-Kitaplar için de kullanılması ve bandrol dağıtımının bağımsız bir otoritenin denetiminde olan bir sistem tarafından yapılması gerekmektedir. Bu çalışmada e-Kitap uygulaması için geliştirilen e-Bandrol Sistemi mimarisi, bileşenleri, aktörleri ve komple bir çözüm öneri sunulmuştur. Önerilen mimaride, komple e-Kitap uygulamasında var olan yayıncı, dağıtıcı, yazar, okuyucu aktörlerine ek olarak e-Bandrol sistemi de bir aktör olarak eklenmiştir. Bir e-Kitabın tanıtımı, dağıtımı veya satışı meta-verileri üzerinden yapılır; satış aşamasında tahsilat sonrası otomatik olarak tekil bir e-bandrol üretilir ve ilgili e-Kitap içerisine gömülerek, e-Kitap bandrollü olarak okuyuca aktarılır. Mimari de yayıncı, yazar da birer aktör olduğu için e-bandrol sistemini sorgulayabilirler.

e-Kitap yayıncılığı, içeriğin belirli bir formatta üretilmesi, dağıtım ve satışı, bandrollenmesi ve dağıtım miktarının bağımsız bir otorite tarafından sayılması ve içeriğin izin verilen ölçülerde kullanılması gibi unsurları barındırır. Bu nedenle e-Kitap yayıncılığı geleneksel elektronik yayıncılık uygulaması ile farklılık gösterir. Dolayısıyla var olan İnternet hizmetleri, veri formatları ve verinin aktarılması gibi olanaklar dışında e-bankacılık uygulamasında olduğu gibi aktörler arasında özel etkileşimlere ve güvenlik mekanizmasına ihtiyaç duyulur. 

 

2. e-Kitap Uygulaması Aktörleri

Bir e-Kitap sistem mimarisinde aktörler yazar, yayıncı, dağıtı-cı/satıcı, e-Bandrol sistemi ve okuyucu olarak beş gruba ayrılır. e-Kitap ise bu aktörler arasında üretilen, satılan, aktarılan ve tüketilen sanal kıymetli bir nesnedir. e-Kitap nesnesi kitabın içeriğine ek olarak kütüphaneci bilgileri, satış/pazarlama bilgileri, kullanım hakları bilgileri gibi ek bilgileri de içerir. Bu bilgilerden bir kısmı herkese açık, bir kısmı ise ilgili aktörlere açık ve bir kısmıda gizlidir.

Yazar aktörü; aktörlerden ilki kitap içeriklerini üreten ve ha-zırlayan eser sahibi yazarlardır; bir yazar yayınevi aracılığıyla eserlerini e-Kitap haline getirerek kitap dolaşım kanalına sokar. Ana görevi özgün veya derleme eserler üretmek olup beklentisi satış rakamlarının bir otorite tarafından denetlenmesi ve kendisinin kolayca bu bilgiye ulaşabilmesidir. Dolayısıyla yazar aktörü ile yayıncı ve e-Bandrol sistemi aktörleri arasındaki birebir ilişkisi vardır.

Yayıncı aktörü, yazarınlardan telif hakkını aldığı eserleri e-Kitap haline getiren ve satış kanalına sokan aktördür. e-Kitap içerikleri yayıncı tarafında veya yayıncının kendi insiyatifinde olan bir dosya yöneticisinde tutulur. Yayıncının ana görevi yazarlarla sözleşme yaparak eser hakkını devralmak, herbir e-Kitap için sanal kıymetli veri nesnesini üretmek ve bunların meta-verilerini dağıtıcılara dağıtmak, satış sonrası üretilen e-bandrolu alıp kitap içeriğine gömerek kitap içeriğini okuyucu aktarmaktır. Her yayınevi kendi kitap içeriklerini kendi tarafında saklar ve ancak satış sonrası okuyucuya belirli güvenlik mekanizması altında aktarır. Dağıtıcı veya kitapçılarda kitapların içeriği tutulmaz. Böylesi bir uygulama hem sistemi dağıtık sistem haline getirir, hem de yayınevlerinin sahip olduğu içerikler üçüncü şahıslara karşı korunmuş olur.

Dağıtıcı aktörü, yayınevlerinin satış kanalına soktuğu eserlerin meta-verilerini alarak kendi satış kanalına sokar; satışı yapılıp bedeli tahsil edilen e-Kitaplar için e-Bandrol sisteminden e-bandrol talep eder ve aldığı e-bandrol ile okuyucu bilgilerini yayıncı aktörüne gönderir. e-Kitap içerik aktarımı doğrudan yayıncı ile okuyucu aktörleri tarafından gerçekleştirilir. e-Bandrol sistemi aktörünün birkaç görevi vardır; en öncelikli görevi talep edilen e-bandrol isteklerini FSEK kapsamında karşılamak, log tutmak ve yazar ile yayıncılara raporlama yapmak şeklindedir. Satıcı konumundaki dağıtıcı veya kitapçı aktörü satış ile ilgili tahsilatı gerçekleştirdikten sonra e-Bandrol sistemi aktöründen e-bandrol talep eder ve aldığı e-bandrol ile alıcı bağlantı-aktarım bilgilerini yayıncıya gönderir. e-Bandrol sistemi aktörü bağımsız bir otorite konumunda olmalıdır.

Okuyucu aktörü, ilgi duyarak satın aldığı e-Kitapları sahip oldu-ğu haklar ölçüsünde okuyabilir, kağıda yazdırabilir, sanal kütüphanesine koyabilir, ödünç verebilir, başkasına devredebilir/ bağışlayabilir ve miras bırakabilir. e-Kitap kıymetli bir veridir; künye, içindekiler, tanıtım metni gibi herkese açık kısımları olduğu gibi özellikle içerik kısmı koruma altındadır ve sahip olunan haklar ölçüsünde kullanılabilir. Kitaplarda olduğu gibi sahip olduğu e-Kitapları da çeşitli şekillerde değerlendirebilir.
 
 

3. e-Bandrol Sistem Mimarisi


e-Bandrol sistemi, okuyucuya satılarak veya promosyon olarak dağıtılan e-Kitaplara gerçek zamanda e-bandrol üreten, bilgileri arşivleyen ve hem yayıncı hem de yazar aktörlerine sorgulama, raporlama hizmeti veren bir bilgisayar sistemidir; böylece her satış ve indirme anında dinamik olarak e-bandrol üretilir. e-bandrol üretimi bir otorite tarafından yönetilir. Yönetim paneli üzerinden de eser sahibi, yayınevi ve elektronik ortamdan satış yapan kurum sorgulama yapabilirler. e-Bandroller ayrıca kitaplar için satın almada da büyük kolaylıklar getirir. Örneğin, yukarıdaki resimde görüldüğü gibi, bir cep telefonuyla kitabın e-Bandrolünü (QR Kod da denilir) kamerayla resmini çektiğinizde online olarak ürünün satış sayfasına yönlendiriliyor ve ürünü, bu kitap veya başka bir üründe olabiliyor, anında satın almanıza imkan tanıyan büyük bir teknolojidir.
 

Yukarıdaki şekilde e-Kitap sistem mimarisi aktörleri ve bir e-Kitabın okuyucuya ulaştırılması (satılması) haraketleri (transactions) gösterilmişti; o şekil üzerindeki hareketler üst düzey tanımlamayı göstermekte olup diğer ara işlemlerin de alt-hareketleri vardır. Örneğin Şekil-2 de e-bandrol üretilmesi için aktörler arasındaki hareketler çizgi arasındaki numaralarla 1, 2, 3 gibi sırasıyla gösterilmiştir; numarasız çizgiler ise her zaman bağımsız olarak yapılabilecek sorgulama (query) hareketleridir.


Şekil: e-Bandrol Oluşturma Sürecinin Evrimi: (Soldaki resim) İlk evvela, karesel bir geometrik piksellerden oluşan dijital kod-lanmış resim yüzeyi üzerindeki taranmış noktalar belirli bir esere ilişkin Unique (tekil) bir kod oluşturulmak üzere sayısal bir işaret üretilir. (Sağdaki resim): Ardından, bu noktalar belirli bir algoritma içerisinde birleştirilerek dot-matrix işlemiyle e-bandrol’e ilişkin son kod programlama ile üretilmiş olur (Not: Bu programların günümüzde en yaygın kullanılan en önemlileri makalenin sonunda verilmektedir)..

e-Bandrol sistemi kağıt kitaplara yapıştırılan bandrol uygulamasının e-Kitaplar için gerçekleştirilmiş çözümüdür. e-Bandrol sistemi elektronik bandrol üretmenin yanısıra, e-Kitap uygula-masında birçok katma değer de sunmaktadır. Örneğin, kağıda basılı seçeneği olmadan ilk defa e-Kitap olarak yayınlanacak bir eserin ilk sahibin kim olduğunun belirlenmesine destek vermesi, eserlerin meta-veri arşivinin olması, eserin satış veya dağıtım raporlamasının sunulması gibi birçok işlevi de vardır.

e-Kitap olarak yayınlanacak bir eserin bilgileri e-Bandrol Sis-temi girilir ve hangi koşullarda e-bandrol üreteceği bilgileri ayarlanır. Örneğin, bir e-Kitap için sonsuz sayıda e-bandrol üretilebileceği gibi, belirtilen bir satış sayısına kadar e-bandrol üretmesi istenebilir; belirli sayıya ulaşıldığında gerekli yerlere uyarı mesajı gönderilir ve e-bandrol üretilmesi duraklatılır. Kısacası e-Bandrol sistemi hem klasik bandrol uygulamasını sağlamakta hem de yazar, yayıncı ve dağıtıcıya raporlama ve sahip belirleme imkanı sunmaktadır.
 
Tasarlanan sistemde e-bandrol üretim süreci ve aktörlerarası etkileşimler ve gerekli süreç süreç sırasıyla aşağıdaki gibi açıklanabilir:
 
1. aşama: e-Kitap meta-veriler aracılığıyla satış kanalına eklenir ve e-Kitap satışı gerçekleşir.
2. aşama: Satış gerçekleştirilip tahsilat yapıldıktan sonra e-Bandrol Sistemi’nden yeni (ilgili eser için) bir e-bandrol ürtilmesi istenir.
3. aşama: e-Bandrol Sistemi tarafından o eserin için belirlenen politika uyarınca tekil bir e-bandrol üretilir. İlgili bilgiler arşivlenir.
4. aşama: Alınan e-bandrol yayıncıya (veya dağıtıcıya) gönderilir.
5. aşama: Yayıncı (e-Kitap içerik saklayıcısı) aldığı e-bandrolu e-Kitap içerisine gömer ve bandrollü kitabın içeriğini okuyucuya aktarılır.
6. aşama: Dağıtıcıya/satıcıya doğrulama bilgisi gönde-rilerek satış sonlandırılır.
 

e-Bandrol Üretim Politikası:

Tasarlanan e-Bandrol sisteminde bandrol üretimi önceden belir-lenen politikalar uyarınca yapılır. Bu amaçla kağıda basılı kitap-lar için kullanılan bandrol uygulaması gibi bir politika belirlene-bileceği gibi yeni geliştirilen politikalardan birisi de seçilebilir. Klasik bandrol uygulamasında belirli bir miktar bandrol talep edilir; önceden bandrol bilgileri belirlenir ve bu bandroller gelen isteklere göre teker teker atanır. Sahip olunan bandroller bitince ilgili yetkililer uyarılır. Burada belirli bir satışa göre sınırlama vardır. Diğer yeni geliştiren bandrol üretim politikaları da eser sahibiyle yapılan sözleşme uyarınca veya eserin konusu itibariy-le seçilebilir. e-Bandrol sisteminde e-bandrol üretim politikası ihtiyaca göre sürekli değişip gelişecek özelliktedir.
 

4. Örnek e-Bandrol Uygulaması ve Programlaması

QR-Code e-Bandrol UYGULAMASI:

QR (Karekod) Nedir? Avantajları Nelerdir?


QR Kod, Mobil cihazların kameralarından okutulabilen özel matriks barkod türüne verilen addır.
 

Şekil: Örnek e-bandrol çeşitleri. Renkli ve desenli olabilecekleri gibi, bir siyah-beyaz formatta oluşturulmuş QR e-bandrol resmi yapılabilir.

Yayınevi bir program vasıtasıyla bu konu üretip basılı kitabın arkasına veya e-kitapta kitabın indirilmesinden sonra kaynak dosyasının içeriğine kolayca eklenebilecek bu bandrol ile kitabın, hem elektronik güvenliği temin edilmiş olur ve hem de, diledikleri takdirde, kitaplarının kapağına eklenmek üzere bir QR kod hazırlanış olur ve böylece klasik bandrol uygulamasının çok daha ötesinde yayıncı kimliği kitabın içeriği, fiyatı vs. ile ilgili ek bilgiler de bu bandrol ile kitaba özgün olarak dijital olarak da tanımlanmış olur. Böylece, Kitapçı raflarından e-bandrollü kitabı eline alan herhangi bir okur, QR kodu görüp, mobil cihazıyla bunu okuttuğunda –yazarın/yayıncının isteğine göre- ya yazarın web sitesine, ya da kitap için hazırlanmış tanıtım klibine vb. yönlendirilerek eserin tanıtımı için de ekstra bir imkan açılmış olur.

Korsanla Mücadelede İçin Karekod Uygulaması:

Kültür ve Turizm Bakanlığı, korsanla mücadele kapsamında, kitap, sinema ve müzik eserlerindeki bandrollerde bu QR-DİJİTAL KAREKOD sistemini uygulaması en uygun yöntem olacaktır. Bu sebeple, Karekod ya da İngilizcesiyle QR (Quick Response) Code, bir tür iki boyutlu barkoddur. İlk olarak 1994′te Toyota tarafından arabaların üretim süresini takip etmek için kullanılan teknoloji, günümüzde Türkiye’de çoğunlukla ilaçların üzerinde bulunuyor. Fakat karekod son yıllarda, özellikle de akıllı telefonların gelişmesiyle Augmented reality, yani yoğunlaştırılmış gerçeklik olarak da karşımıza çıkmaya başladı — mesela Akmerkez’in yakın zamanda uygulamaya koyduğu bir yarışmada, alışveriş merkezinin içinde çeşitli yerlere yapıştırılmış yedi fil resmini (yani aslında karekodunu) bulup telefonlarına okutanlar sürpriz hediyeler kazanıyorlardı. Wallpaper dergisi de Ocak 2010′da yoğunlaştırılmış gerçeklik üzerine özel bir sayı hazırlamıştı ..

Şekil: Bir QR-Karekod uygulaması ile bir derginin uzaktaki bir mobil cihaz ile okunması.

Sonuç olarak, FSEK kapsamında, Kültür ve Turizm Bakanlı-ğı’nın ajandasındaki yerini alması gereken proje bazındaki bu uygulama bu kadar heyecan verici yeniliklerinin yanında aynı zamanda; bu e-barkodlarda yeni karekodu sistemi uygulayarak korsan kitap ve CD’lerle savaşmayı da planlayabilir.

Uygulama Programları:

1- Kaywa QR-Code Reader (Android işletim sistemli mobi cep ve tablet cihazları için bandrol uygulaması programı):
http://reader.kaywa.com/

2- Quick Mark Barcode Reader (Windows PC uygulamaları için):
http://www.quickmark.com.tw/En/basic/index.asp

Not: Bu programla aynı zamanda grafik renk skalasından uygun renkler seçilerek renkli e-bandroller de üretilebilmektedir.

Şekil: Örnek renkli e-bandroller: Benzer uygulama ile, her e-kitaba özel OCR cihazlarında veya programlarda okunabilecek şekilde seri bandroller üretilerek esere tahsis edilebilir. Hatta, bunlar siyah/beyaz kodlar olabileceği gibi, renkli de olabilir.

5. Sonuç ve Değerlendirme


Fikri ve sanat eserlerinin satışı, dağıtımı veya eserin özgünlüğü konusunda bandrol uygulaması pekçok ülkede kabul edilmiş ve yasalarla tanımlanmıştır. Geliştirdiğimiz e-Bandrol sistemi, öncelikle e-Kitap veya elektronik ortamda dağıtımı/satışı yapılan sayısal ürünlerin bandrol gereksinimi karşılayacak niteliklere sahiptir..

Diğer açıklayıcı nitelikteki makalelerimizi ve yazılarımızı aşağıdaki kitapçıklarımızdan online okuyabilir veya bilgisayarınıza indirebilirsiniz.

 

İlave Okumalar, Makale ve Kitapçıklar:

KİTAPÇIK-I

{e-kitap ileri teknolojileri serisi}

e-Kitap ve e-Kitap Projesi Nedir? Amacı nedir?

e-Yayıncılık ve Kısaca kendi yayıncılık hikayem

KİTAPÇIK-II

e-Kitap Projesi’nin Uygulama Alanı ve Kapsamı Nedir?

– Kısaca maddeler halinde AR-GE kapsamı-

KİTAPÇIK-III

FSEK Tabanlı e-Bandrol Sistem Tasarımı ve Teknolojisi

 

Sevgiyle kalın..

Murat UKRAY*

*Founder and Developer, e-Kitap projesi & e-Kitap Yayıncılık

* Yük. Elektronik & Haberleşme müh.
Yıldız Teknik Üniversitesi, İstanbul-2000

e-Kitap yayın süreci: Yeni bir teknoloji & Sancılı bir süreç {Kısaca e-yayıncılığın Tarihçesi}

Kısaca e-Yayıncılığın Tarihçesi:

Küçük Baş (e-Kitap) Yayıncılık

(aka Small Press ya da Vanity Press ya da Self-Published / Kendi-Yayını kitap)

(Olası) Anlamı

Kitabî anlamı ile yıllık baskı ve kitap sayıları ile belli bir sınırı aşmayan yayınevlerine verilen isim 1). Her ne kadar bu sayılar değişken olsa da, ülkemiz için bakıldığında küçükbaş yayıncılık şiir ya da öykü, sadece belli miktarlarda değil, belli türlerde yayın yapan yayınevleri için kullanılabilir. O zaman Küçük Baş Yayıncılık’tan anlayabileceğimiz şey, onun büyük dağıtım ağları, büyük kitapçılar ya da yüksek baskı (kopya) sayıları ile ilgili olmadığıdır 2). Dilimizde pek karşılığı olmayan birkaç kavram ile birlikte anlaşılabilecek küçükbaş yayıncılık -örneğin print-on-demand vb.- dolaylı yoldan kurulan okur-yazar-kitap ilişkisini, direk olarak kurmaya ve seri üretim, endüstriyel ve ticari yayıncılık alanının dışında kalmaya özen gösteren bir yayıncılık anlamına gelir, gelmektedir, gelebilir, gelmiştir.

 

File:The Caxton Celebration - William Caxton showing specimens of his printing to King Edward IV and his Queen.jpg

Printer working an early Gutenberg letter press from the 15th century. (engraving date unknown)
Üstte: The Dun Emer Press in 1903 with Elizabeth Yeats working the handpress

Küçükbaş yayıncılığa Giriş

“Kendi-yayını” (Self-Published) kitap kavramı ile oldukça yakın sayılır. Kendi-yayını olarak kitap, yazarın, üretim sürecine dahil olmadığı, parasını kendisinin verdiği, kurumsallıktan çoğu kez yoksun bir yayınlama türüdür. Bir yayınevine, kitabın baskı maliyetini karşılayarak verilen kitaplar, yazarı, yine yazar olarak konumlar, üretimin hiç bir yerinde -istisnalar hariç olsa da- yazdığı şey ile üretilen kitap arasında, doğrudan bir ilişki yoktur. Denilebilir ki, mecra önemli değildir. Konvansiyonel olan devam eder. Örneğin kendi-yayını şiir kitapları, kendi-yayını romanlar, çoğu kez şiir ya da roman türünün sınırları içinde kalmakta ve çeşitli yayın imkansızlıkları yüzünden bir yayınevinin desteği olmadan yayınlanmaktadırlar. Bununla birlikte, özellikle Şiir Kitapları konu olduğunda, şiir tarihi, kendi-yayını-kitaplar ile doludur. Zamanının yayın-ağları içinde değer ve imkan bulamayan birçok öncü şiir kitabı, okurun önüne bile ulaşamayacak şekilde, çok sınırlı sayılarda, şairinin kendi çabası ile bastığı ve dağıttığı kitaplar olmuştur da 3). Bu açıdan bakıldığında şiir yayınının konvansiyonel anlamda yayıncılığın ana-akım çizgisinde kendine pek yer bulamadığını, çoğunlukla yeni gelen şairin çoğu kez bu mecraları kullanmak istemediğini de görüyoruz.

Büçük Baş (Klasik) Yayıncılık

Sınaî (Klasik) Yayıncılıktan Farkı

KBY (küçük baş yayıncılık) ile sınai (Büyük baş dediğimiz veya endüstriyel, ticari) yayıncılık arasındaki farklar aşağıdaki tabloda özetlenmeye çalışılmıştır.

Sınayi Yayıncılık KBY
Kitle (sözde/ideal okur, şiir kamusu) yönelimli Okur yönelimli (çoğu kez tek bir okur)
Yazar, yazmak dışında yayın sürecine katılmaz Yazar, yayın sürecinin son aşamasına kadar oradadır
Yazar, tanıtım sürecinde bir meta olmayı göze alır Yazar, tanıtım sürecinin aşamalarını kendisine rağmen yerine getirir
Endüstriyel Yayıncılık kuralları geçerlidir Kişisel yayın süreçleri geçerlidir
Süreç sonunda kitap, kitleye fırlatılır. Süreç içinde kitap oluş halindedir, sürecin sonu asla yoktur.
Kitabın okurlara ulaşması, ancak okurların kitap dışındaki başka yayınlar tarafından tanıtılması, dağıtım sürecinin sağlıklı geçmesi ile mümkün olmaktadır. Yazar, bu süreçlerden habersizdir. Okur ile yazarın tanışıklığı “orada” başlar. Kitap, bir mübadele aracı olmaktan çıkmış, “okur-için” haline gelmeye başlamıştır.
Seri üretimin belirleyici ve baskıcı hiyeraşileri tekrarlanmaz Kitaplar tek tek üretileceği için yazar, her aşamada kitabı yeniden düzenleyebilir.
Metin, mutlaktır. Metin muğlaktır ve oluş halindedir.
Kâr, zarar odaklı başlar. Maliyet hesabı bile yazar tarafından karşılanabilir ya da okur, yazara kitabın üretiminden kendisine gelişine kadar bazı aşamalarda yardımcı olabilir.
Yeni baskılar yapılabilir, bu baskılar çoğu kez geliştirilemez. Yeni baskı, asla yeni bir kopya değildir, geliştirilmiş, güncellenmiş, metin/yazar ilişkisi yaşayan bir hale gelmiştir. Okur da çoğu kez sürece katılabilir. (Bkz. Mail-art)
Kitabın basımı için yazar adına uzun bir bekleme süresi olabilir. Genellikle kitabın yayınlanacağı tarihi yazar belirler.
Kitaplar genellikle zincir kitapevlerinde ve süpermarketlerde bulunur. Kitaplar genellikle zincir kitapevlerinde ve süpermarketlerde bulunmaz.
Okur tarafından yazara ulaşmak zordur. Genellikle yazar ulaşım bilgilerini kitaba yazar.
Konvansiyonel anlamda editörlük yapılır. Editörlüğün içeriği değişmiş ya da editörlük ortadan kalkmıştır.
Kitap tasarımları alışılageldik yöntemlerle yapılır. Kitap tasarımları, özellikle de kapakları, konvansiyonel yöntemlerden daha farklı tasarlanır.
Kitabın en azından yayıncısı tarafından kabul görmesi gerekir. Kitabın kimse tarafından kabul görmesine, onay mekanizmalarından geçirilmesine gerek yoktur.
Kitaplar için hizmet karşılığı para temelli yarışmacı bir sistemin koşullarında yayın kararı alınır. Kitabın yayınlanılması kararında “piyasa koşulları” rol oynamaz.
Son ürün kitaptır. Kitap, son ürün değildir.

Sınai Yayıncılığa karşı Kitap olarak KYB

Tarihsel süreçte, küçük baş yayıncılıkla sinaî yayıncılığın belki en önemli farkı küçük baş yayıncılığın yeni ortaya çıkan, ezoterik ya da avangart şairlerin şiirlerini de yayınlanabilir kılması olmuştur, böylece şiiri dinamik ve gelişen bir mecra haline getiren çağdaş edebiyatın değişen yüzünün ve sürekli olarak tekrar tanımlanan estetik hükümlerin gün yüzüne çıkmasını sağlanmıştır. Küçük baş yayıncılığın bir diğer tarihsel önemi de, Kitap üzerinde oluşturulan kutsal halenin sadece bir ilüzyon olduğunu ortaya çıkarması ve hep halının altına süpürülen finansal ilişkilere dair mekanizmalara vurgu yapmasıdır. Küçük baş yayıncılıkla ilgili düzenlenen forumlarda “Kitap ne yapar?” sorusundan hareketle, kitabın “yayıncı tarafından temsil edilen belirli bir topluluk tarafından yazara bahşedilen bir kabul” olduğu söylenerek, kitabın yayıncının kültürel ya da ekonomik olarak biçtiği değeri temsil ettiği önermeleri tartışılagelmiştir, çünkü bir kitabın yayınlanması demek bir anlamda yayıncının zaman, enerji ve finansal kaynak harcaması demektir. Anaakıma dair pazarda, yayıncılar bu harcamadan bir geri dönüş bekler. Oysa, şiirde bu şekilde bir ekonomik mekanizma genellikle işleyemez. 4) 5) 6) Endüstriyel yayıncılık ile Şiir arasındaki ilişki, Şiir tarihinin, aslında hiç bir zaman bir çoğaltım ve dağıtım aracı olarak “yayın mecrasını” düzgün kullanamasından da kaynaklanmaktadır. Bu ikili birbirini 16. yüzyıldan itibaren tanımış, fakat pek sevmemişlerdir. 21. yüzyılın aşırı gelişmiş yayın anlayışı, tüm katmanları ile şiir / yayıncılığını çok da içinde barındırmamıştır. Ülkemizde, 2010 yılına ilişkin istatistikler incelendiğinde, Cumhuriyet’in Batılı anlamda yayın faaliyetleri ile kurduğu ilişkinin geldiği noktada, sadece şiir yayıncılığını kenarda tuttuğunu görülmektedir 7). Türkiye özelinde düşünüldüğünde, zaten çok geride kalmış yayıncılık sektörünün, bu tür galaktik bir büyüme sırasında, şiir gibi gayet minör bir türü barındırmaması, modern şiirin ve şairin, tümel yerine tekille ilişkisine uygun düşse de (iyi şiir az satar, az görünür, değeri sonra anlaşılır klişesi), talep edilen ilginin bir türlü gelmemesi, şairin, duruş problemlerine işaret etmektedir de. Şiir, nerededir sorusu, burada apayrı bir soru olarak karşımızda çıkar.

Sözlü Kültür / Yazılı Kültür / Basılı Kültür

Bu ayrımlar açısından bakıldığında, Küçük Baş Yayıncılık, iki katmanda şiirin gelişimini besleyecek özelliklere sahiptir. Öncelikle çoğu modern şairin iddia etmeye çalıştığı şekilde Şiir = Kelam / Logos ilişkisi için mecra yaratımında (örneğin ses için kayıt cihazları, daha kısıtlı alanda üretilip, dağıtılabilecek örneğin pikap, kaset, cd kayıtları gibi) etkili olacaktır. Modern zamanlarda, kitabın, büyük bir taşıyıcı olarak kabul edilmiş yeri, şiir gibi birinci derecede sadece kadîm anlamları ile otantikliğini koruyan bir türün, lehine olmuş değildir.

20. yüzyılın başında, modern sanatın mecra ile girdiği ilişki, şiir için imkan olarak 1950’lerden sonra -belki de Soğuk Savaşların, Ulus-Devletleri kapattığı 100 yıllık hapis hayatından sonra yerelden-küresele gelişmeye yeltenmesi ile- görülebilir olmuştur. Günümüz şairi için şiirin başlangıç şartları ve kayıt altına alınması bir problem değildir. ”İlk Dize” mitolojisi bir yana, aslında şairin, son halini verip yayınlamaya karar verdiği bir şiirin, nasıl bittiği ya da sona erdiği ya da erdirildiği pek açık değildir. İki uç arasında salınan şiir üretimin doğası -bir uç olarak doğaçlama ile rüyada konuşma, diğer uçta, hazır-yapıt (ready-made) mantığına üretilmiş buluntu şiir- kendiliğinden olan ile kayıt altında sabitlenmiş olarak Söz’ün fazlarına indirgenmesi bir yanda gereklilik gibi görünürken, bir yanda, şairin, orada ne iş yaptığı gibi bir soruyu da ortaya çıkarması ilginçtir.

Sözlü Kültür’den Yazılı Kültür’e Kitap

Yazılı Kültür’de Kitap

Masaüstü Yayıncılık

A beige, boxy computer with a small black and white screen showing a window and desktop with icons.

The original Macintosh, released in January 1984.

Apple Macintosh

Signature of Steve Jobs engraved in the case of the first Apple Macintosh computer

A wide, thin computer made of aluminum with a large screen.

A 2009 model iMac: a wide, thin design.

İlk Masaüstü Yayıncılık

İlk Masaüstü Yayıncılık, 1985 yılında, MacPublisher isimli programın Apple tarafından piyasaya sürülmesi ile başlamıştır 8).

Yine 1985 yılında Apple tarafından piyasaya sürülen Apple LaserWriter isimli yazıcı ile birlikte, birkaç yıl içinde PageMaker (Aldus) isimli yazılımın endüstri standartlarını belirleyecek kadar profesyonelleşmesi ve yaygınlaşması gerçekleşti. Masaüstü Yayıncılık ifadesi Aldus’un kurucusu Paul Brainerd tarafından ortaya atılmıştır. Kişisel bilgisayarın gelişimi ile birlikte, 1980’lerde sadece yazı karakteri büyütüp küçültme olarak görülen bilgisayar-yayın ilişkisi, bu araçların ortaya çıkması ile birlikte, bilgisayarın sadece bir daktilo olmadığını da kanıtlamıştır. İlk yıllarda oldukça ilkel olsa da, gazetelerin mizanpajlarına ve bir yığın yeni mecra ve yayın türünün gelişmesinde masaüstü yayıncılığın, dijital ya da elektronik yayıncılığa önemli bir köprü sağladığı da görülmektedir.

Dijital Yayıncılığa Giriş

Elektronik Yayıncılık ve Eelktronik Yayıncılığın Tarihçesine Özet Bir Bakış:

Kısaca e-yayıncılık olarak da söylenebilecek olan elektronik yayıncılığın tarihi, geleneksel yayıncılığa kıyasla oldukça kısadır ancak önemli gelişmeler içerir. İlk e-yayıncılık ürünü olarak 1980’lerde ortaya çıkan düz metinli e-mailler gösterilebilir. Bir e-mailin kullanıcı tarafından bir e-mail listesine (zincirine) gönderilmesi, en basit anlamda elektronik bir yayıncılık olarak kabul edilebilir. Bu tür e-mailler hiçbir resim veya şekil vb. içermediği için son derece basit/yoksul sunumlar olmuştur. Ayrıca bu düz metinler özellikli bir sunuma ve şekil ya da resim kullanılmasına uygun değildi. Üstelik birtakım karmaşık tabloların ve şemaların elle yapılması çok daha zordu. Bunun yanı sıra kullanıcılar (gerçek anlamıyla okurlar) kendi imkânlarıyla bazı yayımlar yapıyorlar ve hemen hemen tüm sitelerde bu tür gayretler artıyordu. 1980’lerin sonu, 1990’ların başında daha kullanışlı yeni birtakım araçların ortaya çıkmasıyla bu tür bir dağıtım/neşir yolu terk edilmeye başlandı. CD-ROM’ların ortaya çıkmasıyla elektronik yayıncılık için çok daha etkili ortamlar oluştu. Mükemmel kalitede resimler, şekiller, düşük maliyetli yatırım ve uzun bir ömür. Bu tür bir yayıncılık hâlâ kullanılmakta olan ve ansiklopediler, sözlükler, atlaslar, rehberler/kılavuzlar gibi daha özel bir alanda yapılan yayıncılıktan daha başarılıydı. CD-ROM, farklı formatların kullanılmasına daha elverişliydi. Derken, her bir yayın için ayrı bir CD-ROM’a ayrı bir istemcinin (client) yüklenmesi gerektiğinde, bu iş kütüphaneler için baş edilmez bir hal aldı. Kütüphaneler kullanımı artırmak, yüklemeyle ilgili büyük bakım çalışmalarından kaçınmak, güncel kalabilmek gibi işler için farklı araçlar icat etmeye başladılar. Sonunda 1994-1995 yıllarında ilk elektronik gazete/dergi/yayınlar (e-journals) ortaya çıktı. Dağıtımı yapılan ilk elektronik yayın Elektronik Mühendisleri Enstitüsü (IEE) tarafından çıkarılan Electronics Letters Online oldu.

Elektronik yayıncılık modelleri şöyle sıralanabilir:

  1. Geleneksel Modeller (Elsevier 9), Springer 10), Kluwer, IOP,APS gibi önemli yayıncıların çoğu)
  2. Alternatif Modeller (HighWire 11), the European Journal of Comparative Law,JHEP Journal of High Energy Physics gibi yayıncılar)
  3. Yıkıcı Modeller (ArXiv 12), Australian Journal of Human Rights 13), the European Legal Research Archive gibi girişimci yayıncılar)

Elektronik Yayıncılığın Faydaları

Tüm metinlere elektronik olarak ulaşılabilme ana özelliğini yanı sıra bu tür yayıncılığın elektronik baskıya (e-edition) kattığı bir dizi önemli değer daha vardır. Bunlar kısaca şöyle belirtilebilir

  1. Elektronik içindekiler (fihrist) ve özetler
  2. Direk son yayına ulaşabilme imleci
  3. Önceden tanımlanmış profillere (abone ya da üye) yeni makalelerin eklendiğini mesajla bildirecek bir uyarı sistemi
  4. Bir sonraki sayıda yer alacak, kabul edilmiş çalışmaların listelenmesi
  5. Yayında (güncel ve ulaşılabilir) olan makalelerin listesi
  6. Ayrıca daha detaylı bilgi için yabancı kaynak (bkz.): ELEKTRONİK YAYINCILIĞIN TARİHÇESİ – Milena Milenova
  7. ULUSLARARASI DİJİTAL YAYINCILIK forumu resmi web adresi: http://idpf.org/

 

KAYNAKLAR:

 
1) Wikipedia maddesine göre ABD için bu rakamlar yılda 10 kitap ya da 50 milyon $ civarındaki rakamlar için bu tanım verilebilir, fakat Türkiye şartlarında bu rakamlar, büyük yayınevlerinin bile hayal edebileceği rakamlar değildirler. Son istatistiklere göre ABD’de yayın endüstrisi yaklaşık 24 milyar }dolarlık bir büyüklüğe erişmiş, sırf 2009 yılında e-kitap satışları 350 milyon dolar sınırına erişmiştir. bkz 2009 yılı istatistikleri
2) dadamatik.com Dergiler, Dergilerimiz Serkan Işın
3) Örneğin, Edgar Allen PoeTamerlane and Other Poems (1827), Liste isim bazında oldukça kalabalık sayılabilir: Alexander Pope, Alexandre Dumas, Alfred Lord Tennyson, Anais Nin, Beatrix Potter, Benjamin Franklin, Carl Sandburg, D.H. Lawrence, Deepak Chopra, E. Lynn Harris, e.e. cummings, Edgar Allen Poe, Edgar Rice Burroughs, Ernest Hemingway, Ezra Pound, George Bernard Shaw, Gertrude Stein, Henry David Thoreau, Irma Rombauer, James Joyce, John Muir, Ken Blanchard, Ken Keyes, Jr., Lawrence Ferlinghetti, Leo Tolstoy, Lord Byron, Louis L’Amour, Louise Hay, Marcel Proust, Margaret Atwood, Mark Twain, Marlo Morgan, Mary Baker Eddy, Nathaniel Hawthorne, Pat Conroy, Percy Bysshe Shelley, Robert Bly, Robert Ringer, Robert Service, Robinson Jeffers, Rod McKuen, Rudyard Kipling, Spencer Johnson, Stephen Crane, Stephen King, T.S. Eliot, Thomas Hardy, Thomas Paine, Tom Peters, Upton Sinclair, Virginia Woolf, W.E.B. DuBois, Walt Whitman, Willa Cather, William Blake, William E.B. DuBois, William Strunk, Zane Grey,