Hegel’in “iyimserci usçuluk” anlayışına karşı temellendirdiği “kötümserci istenç felsefesi”yle, Tolstoy ile Conrad’dan Thomas Hardy’e, Proust ile Wagner’den Thomas Mann’a, Nietzsche ile Freud’dan Wittgenstein’a dek kendisinden sonraki pek çok yazar, sanatçı ve filozof üstünde derin etkiler bırakmış “Kant sonrası” Alman filo-zofu.
İngiliz dostu olmasıyla tanınan varlıklı ve açık görüşlü bir ailenin oğlu olarak Danzig’de dünyaya gelen Schopen-hauer, çocukluğu boyunca ailevi nedenlerle sürekli yolcu-luk etmek durumunda kalmıştır. Nitekim eğitiminin deği-şik aşamalarını Almanya dışında, en çok da İngiltere ile Fransa’da sürdürmüş olması, klasik diller ile çoğu modem Avrupa dilini iyi derecede konuşabilmesinin başlıca nedenidir. Kendisinden sonra yerine geçmeye ısınsın diye, henüz çocuk denebilecek bir yaşta babasının dayatmalarıyla iş yaşamına girmiş olmakla birlikte, babasının ölümünden sonra kendi isteği doğrultusunda tıp eğitimi almak üzere 1809 yılında Göttingen Üniversitesi’ne kayıt yaptırmış; babasından kalan hatırı sayılır mirasla yaşamının sonuna dek en ufak bir maddi güçlük çekmeden yaşamıştır..
Tıp eğitimi almaya daha yeni başlamışken ilgisi bütünüyle felsefeye kayan Schopenhauer, çok geçmeden kendilerine nefret derecesinde tepki duyacağı Fichte ile Scweier-macher’den de dersler aldığı Berlin Üniversitesi’nde iki dönem felsefe öğrenimi görmüştür. O bunu hiçbir zaman kabul etmeyecek olsa da özellikle “istenç” anlayışının oluşumu üzerinde Fichte’den aldığı bu derslerin büyük bir payı olduğu kuşku götürmezdir. Bu arada annesinin bir romancı olması onun gençlik yıllarını geçirdiği Weimar’ da Goethe, Scwegel ve Grimm Kardeşler ile tanışmasına vesile olmuş; 1813-1814 kışında kısa bir süreliğine de olsa Goethe ile düşünsel bir yoldaşlık kurmasına olanak tanımıştır. Goethe, en azından başlarda, Schopenhauer’un felsefesi ile Newton’a karşı geliştirdiği kendi “renkler kuramı” (Farbenkhre) arasında birbirini bütünleyen bir ilişki olduğunu belirtmiş; buna karşı Schopenhauer da 1816 yılında tamamladığı “Uber das Sehn und die Farben” (Görme ve Renkler Üzerine) adlı incelemesini Goethe’nin renkler kuramından aldığı esinle yazdığını içtenlikle dile getirmiştir.
SHOPENAUER (Cinnet & Aşk)
Schopenhauer, bir yanda insan zihninin uşağı olacak denli bedene ya da fiziksel organizmaya bağımlı olduğuna yönelik savunusuyla, öbür yanda istenç ile tutkuların çoğunlukla us yoluyla bastırılıp çarpıtıldığına yönelik saptamasıyla, Freudcu ruhçözümleme kuramını da öncelemeyi başarmıştır.
Schopenhauer’a göre “yeter neden ilkesi”nin bütün tasarımların (ya da görüngülerin) kendisine uymak zorunda olduğu dört temel biçimi vardır. Schopenhauer, yeter neden ilkesinin kökünü oluşturan bu dört temel biçimi sırasıyla, (ı) “oluş”; (ıı) “varolma”; (ııı) “bilme”; (ıv) “eyleme” olarak belirlemiştir.
More info →